ABD denilen dünyanın yegane süper gücü burnumuzun dibine gelmiş; bulunduğumuz coğrafyayı yeniden şekillendiriyor. Irak'ta cereyan eden her hadise; başta ülkemizin güvenlik konusu dahil birçok bakımdan Türkiye'mizi yakından ilgilendiriyor. Öyle ki, şimdiye kadar sürdürülen "pasif politikalar"la ihtiyaçlarımızı karşılamanın imkan ve ihtimali kalmamıştır. Mutlaka "aktif politika" sürecine girip, "belirleyici" olmak zorundayız. Etliye sütlüye karışmayan ve bana dokunmayan yılan bin yaşasın politikalarının hiçbir geçerliliği yoktur. Sen dokunmasan bile, sana dokunuyorlar! Türkiye'miz, Irak'ta gelişmekte olan olumsuz hadiseler karşısında "kırmızı çizgilerini" belirleyip ifade etmişti. Görünen o ki, bu "çizgilerin" ihlal edilmekte olduğu ve bundan böyle daha da ihlal edilebileceği realite olarak, önümüzde durmaktadır... Değil on sene, yirmi sene, elli sene sonrasını görebilen; burnunun ucunu göremeyenler, içlerinde besledikleri kinle hâlâ merhum Özal'a yüklenmekte ve ağızlarında geveledikleri, "hani, bir koyup üç alacaktık?" yaveleriyle karalama kampanyalarını ısrarla sürdürmektedirler! Burnunun ucunu göremeyenler Halbuki, merhum Özal, o vakitler ne demişti de dinletememişti? Irak'a girelim derken, başta kendi partisi ANAP ve onun başındaki Başbakan Yıldırım Akbulut karşı çıkmıştı. Aynı şekilde, Özal'a karşı çıkan bir Genelkurmay Başkanı istifa etmiş, yerine gelen de "şartlı" gelmişti! Netice itibariyle ortaya bir şey konmadı ki, karşılığında bir şeyler alabilmemiz söz konusu olsun! Tarih tekerrür etti ve gelişen olaylar; biz istemesek de bizi aynı çizgiye getiriyor! Hatta, "1 Mart Tezkere" hadisesinde bu fırsat önümüze geldi, değerlendiremedik. Irak'ın her türlü külfetine katlanıp, göz yumduk üç milyona yakın peşmergeye sınırlarımızı açarak; onlara kol-kanat gerip, yedirip içirip iskan ettirdik. Bunların içinde, bize düşmanca hisler besleyen PKK örgüt militanları da vardı! Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattı karşılığında, Kerkük petrollerindeki hissemizden vazgeçmiştik. Bu hat da kapatıldı. Ülkemizin maddi kayıpları her geçen gün arttı. Envai çeşit zulüm!.. Türkmen soydaşlarımıza envai çeşit zulümler reva görüldü; peşmergelere tanıdığımız toleransı bu kardeşlerimize gösteremedik. Terörü besleyip üzerimize salan başta Suriye ve Irak yüzünden kırk bin vatan evladını, toprağa vermedik mi? Ülkemizin zaten kıt olan ekonomik kaynakları bu anlamsız savaş uğruna harcanmadı mı? Yani, bizim pasif durmamız bütün bu kayıplarımızı engelledi mi? Peki, biz pasif durduk diye; aferin iyi yapmışsınız denilerek, bütün bunlar; tamamen veya kısmen telafi edildi mi? Ne gezer! O halde, ağa-babalarının terk ettiği; güçsüz kuvvetsiz kalmış ve ABD'nin hedefteki ülkeler listesine aldığı Suriye'nin veya İran'ın bize ne kârı olabilir? İran'ın nükleer silahı evvel emirde Türkiye'miz için bir tehdittir! Tarih boyunca İran bizim için ne vakit hayırlı rüya görmüştür? Bizden hesap soruyorlar! Türk akıncıları Viyana kapılarında durdurulmuşsa, bunun birinci sebebi; her batıya yönelişimizde bizi arkadan vuran İran değil midir? Bakınız; dünyanın çeşitli yerlerindeki Ermeniler ve Ermenistan, 1915'lerde meydana gelmiş "sözde katliamların" bizden hesabını soruyor! Tarihi hadiseleri çarpıtarak, bizden toprak ve tazminat isteme cüretinde bulunabiliyor! Biz ise, bu büyüklüğümüz ve gücümüzle, bugünkü kayıplarımızı tazmin edemiyoruz! Neden? Sahi neden; biraz iz'an lütfen!