Hepsi bir tarafa, Asrın felaketine maruz kalıp; şehirlerimiz yerle bir olduktan ve onca insanımızı kaybettikten sonra da ibret almadığımıza göre, akıllanmayacağımız ortada! Bilim çağında bilimi sadece yafta olarak bellemişiz; sözlerimizde bilimsel düşündüğümüzü iddia etsek bile, işlerimiz ve icraatımız bunun aksini haykırıyor. 1999 senesinde meydana gelenKörfez depreminden sonra, haftalar hatta aylarca depremi tartıştık. Bu cümleden olarak, Türkiye'nin bütünüyle fay hatları üzerinde olduğunu; bugün değilse bile, yarın mutlaka büyük ölçekli depremlere maruz kalacağımızı defaatle vurguladık. Şehirlerimizin yerleşim alanlarının yanlış yerlerde kurulduğunu ve bundan dolayı da; meydana gelecek depremlerde insan ve mal zayiatının çok fazla olacağını belirttik. Bugün, yeni bir depremle sarsıldık ve gördük ki; onca zamandır depremle yatıp kalkmamıza rağmen, tedbir açısından bir arpa boyu bile yol almamışız, alamamışız! Elimizi vicdanımıza koyup doğru konuşalım; Türk Cemiyeti olarak, o gün bugündür, depreme karşı ne tedbir aldık ve neyi uygulama alanına soktuk? Deprem profesörlerimizin sözcüsü konumunda olan Ahmet Mete Işıkara feryat ediyor: 'Bu ülkenin en önemli meselesi depremdir! Türkiye deprem kuşağındadır ve büyük depremlere gebedir! Ne olur, gelin elbirliği ile bunun tedbirlerini alalım! Burada herkese ve her müesseseye iş düşüyor! Bu tedbirleri almazsak, yarın eyvahlarımız para etmeyecektir!' Şimdi soruyorum size: Devlet eliyle, üniversitelerimiz marifetiyle ülkemizin deprem mastır planı çıkarılmış mıdır? Yurt genelinde bütün yerleşim alanları taranmış mıdır? Hangi yerleşim alanları yanlış yerlere kurulmuş ve hangi binalar çarpık olup, depreme dayanıksızdır? Bunu, o yerlerin mahalli idareleri ile oralardaki üniversiteler işbirliği yaparak pekala yapabilirdi. Değil, eskisini düzeltmek, onarmak ve plana uygun hale getirmek; eskilerine aynı mantalite ile yenilerini ekliyoruz! Yaptığımız iş, bürokrasiyi biraz daha artırmak ve inşaat maliyetlerini katlamaktan ibaret! İşte, hep birlikte televizyonlarda izledik. Afyon depreminde, adamcağızın tek katlı evinin üstüne, yanındaki üç katlı yığma bina devrildi! Sen, istediğin kadar evini sağlam yap! Yanındaki çürük bina senin üstüne yıkılıyor! Depremin şakası yok! Bu mesele, devlet-millet el ele verilerek ve bir seferberlik ruhu ve anlayışı içinde; bütün ülkeyi, ev ev, sokak sokak, cadde cadde, mahalle, köy ve kent bütünüyle gözden geçirip yeniden inşa etmeye mecbur ve hatta mahkumuz. İstanbul depreminin çığırtkanlığını yapmaktan başka ne yaptık? Millet, bu fukara haliyle hangi tedbiri alabilir? Türkiye'nin inşaat tecrübesi ortada; onca da işsizimiz varken; neden bu sahada bir seferberlik başlatılmaz? Prof. Dr. Ahmet Ercan açıklıyor: '5 milyar dolar ayırarak, İstanbul'daki bütün yapıları depreme dayanaklı hale getirebiliriz. Bunu yapmadığımız takdirde; İstanbul'daki bir depremde onca insan zayiatımızın yanında en az 100 milyar dolarlık bir kaybımızın olacağı aşikardır!'