Geçen asrın başlarında devletimizin yönetimini ele geçiren İttihat ve Terakki yöneticileri, gaflet ve basiretsizliğin emsalsiz örneğini göstererek, Birinci Cihan Savaşı'na girdiler. Hem de İngiltere'yi karşısına alıp, Almanya safında bulunarak.. Bu vahim hatanın bedelini imparatorluğumuzdan olarak ödedik. Yeni kurulan devletimizin üzerinden henüz çeyrek asır geçmişti ki, Rusya; Boğazlarımız üzerinde hak iddia ederek, Kars ve Ardahan'ı bizden resmen istedi. Bunun sonucu olarak Kuzey Atlantik Asamblesi'ne (NATO) girmeye mecbur kaldık. Bu kuruluşun 2. büyük askerî teşkilatına sahip olmamıza rağmen, devamlı olarak külfetlerine maruz bırakıldık; nimetlerini hep başkaları yedi! Daha açık ifadesiyle; uluslararası arenada hep belirlenen olduk; hiçbir zaman belirleyen olamadık. Yalnızca Kıbrıs Barış Harekâtı ile, uluslararası anlaşmalardan doğan garantörlük hakkımızı kullandığımızda ise, ambargo dahil, başımıza gelmeyen kalmadı! ABD'den önce Sovyet Rusya, hayatının hatasını işleyerek Afganistan'a girdi. Bu anlamsız işgal Sovyetler'in sonu oldu. Aynı hatayı bu kez ABD, hem Afganistan'da ve hem de Irak'ta işledi. Irak'ta tutunamayacağını anlayınca; bölgeye nizamat vermek üzere Türkiye'den başkasını bulamadı. O Türkiye ki, aynı Irak'ın kuzeyinde kümelenen PKK terör örgütü ile çeyrek asırdır gerilla savaşı yapmaktaydı. Üstelik bu terör örgütünü Türkiye'nin dost ve müttefik bildiği ülkeler desteklemekteydi! Öyle oldu ki, başta, kuzeyi ve güneyi ile Irak olmak üzere, hem bölgemizdeki diğer ülkeler ve hatta terör örgütünün kendisi Türkiye'ye muhtaç hale geldiler. Türkiye'nin eli uzanmasa, kimsenin yaşama şansı yok gibi! Evet, evet; yanlış okumadınız, buna terör örgütü de dahildir. ABD Irak'tan çekilince; Suriye, Irak ve İran'da yaşamakta olan Kürtler için 'tamtam'lar çalmaya başlayacak! Bu 'tamtam'ları susturabilecek tek ülke var; o da bölgesel bir güç olan Türkiye'den başkası değildir...