Ülkemiz deprem kuşağında bulunuyor. Kısa aralıklarla irili ufaklı depremlere şahit oluyoruz. Sadece Cumhuriyet devrine göz attığımızda bile; deprem fay hattı üzerinde olup da ülkemizde yıkılmadık yer kalmadı. Hepsinin ardından yalnızca, ahlanıp vahlanıp sızlandık. Ateş, daima düştüğü yeri yaktı; ülke çapındaki bu büyük probleme hep seyirci kaldık. Bazen müteahhitleri, bazen mühendisleri, bazen belediyeleri ve bazen de vatandaşı suçlayıp durduk. Onca Başbakan gelip geçti; hiçbirisi bu büyük probleme neşter atmadı; atamadı! Hatta oy kaygısıyla çürük yapılaşmaya göz yumup, tapu verip; elektrik, su, doğalgaz ve telefon hizmetlerini ayaklarına götürdüler. Gecekonduculuğu âdeta teşvik ettiler. İlk defa adam gibi bir Başbakan geldi ve kötü gidişe dur deyiverdi. İktidarı kaybetmek pahasına da olsa, doğru bildiği yoldan şaşmayacağını söyledi. Millet, kendisi için bu hayati kararı bugün anlamazsa, yarın mutlaka anlayacak ve Başbakan'a hak verecektir. Televizyon programlarında taraflar kendilerini haklı çıkarmak ve karşı tarafı suçlu ilan etmek için akla hayale gelmedik yüzsüzlükler sergiliyorlar. Nalıncı keseri gibi her kesim kendine yonttu. Her birisi âdeta, ak sütten çıkmış ak kaşık! Peki bu binalar niçin yıkıldı? Biz, mühendislerimizi masa başında otursun ve gerekli imzaları yine orada ve rüşvet karşılığı atsınlar diye mi okuttuk?!. Değil şimdiki deprem yönetmenliğinde; eski imar kanununda da var; inşaatın betonu, demiri kalite ve işçiliği yerinde görülüp incelenerek denetlenecektir. Hangi belediye verdiği imarın takibinde inşaatları, yerinde ve yapım esnasında inceledi? Hangi mühendis, yerinde görüp evrak düzenledi? Müteahhit çaldıysa, bunu mühendisle beraber yaptı. Kısaca; A'dan Z'ye kadar herkes suçlu ve sorumludur. Bütün bu çürük binaları yıkıp yerlerine yenilerini ve depreme dayanıklı alarak yapmanın siyasi kararını Başbakan verdi. Tarihe geçecek çok önemli bir işe daha imza attı. AK Parti iktidarlarının yaptıklarına baktığımızda, böylesine mühim bir işe imzayı da ancak Tayyip Erdoğan'ın atabileceğini biliyor ve bekliyorduk...