Bu kadar mı benzerlik olur?! -2-

A -
A +
Sultan Abdülhamid Han'ın maddede ve manada giriştiği bu denli kalkınma hamleleri, başta İngiltere olmak üzere; Türk'ün ezeli düşmanlarını ürküttü. Başta Selanik olmak üzere; imparatorluğun birçok merkezinde mason localarını kurup gizlice işlettiler. İçimizdeki satılmışları da, bol para, mevki ve çeşitli vaatler karşılığında mason yaparak, iğrenç emelleri doğrultusunda kullandılar! Asker ve sivil birçok bürokratı mason yaptılar.
Hainlerin kümelendiği yer, İttihat ve Terakki Cemiyeti idi. Önceleri gizli ve daha sonra aleni olarak; şer olan icraatlarını tatbik mevkiine koydular. Önce Selanik Merkez Komutanı Nazım Bey'i vurarak öldürdüler. Resneli Niyazi, 100 kadar askerle Manastır Askeri Garnizonunu basarak gasbettikleri silahlarla dağa çıktılar. İstanbul'dan mareşal Şemsi Paşa, isyanı bastırmak için gönderildi. O da Manastır'da teğmen Atıf tarafından vuruldu. Olay örtbas edildi; teğmen Atıf, İttihatçılarca, 2. Meşrutiyet'in ilanına kadar saklandı. Bu kişi, daha sonra; cumhuriyet döneminde Çanakkale'de 6. ve 7. dönem milletvekili olacaktır!
Selanik'ten yola çıkan Hareket Ordusu, İstanbul'a yürüdü. Melek tabiatlı Padişah, bu çapulcu sürüsüne karşı koymadı ve olanlar oldu! Sözde 2. Meşrutiyet'i ilan ettiler; silah baskısı altında seçime gittiler ve memleketin idaresi ehliyetsiz, tecrübesiz bir avuç maceraperestin eline geçti. İngilizlerin hazırladığı facialar, tekrar başladı: Bulgaristan, istiklalini ilan ederek Osmanlı'dan ayrıldı. Avusturya, Bosna-Hersek'i ilhak etti. Yunanistan da başkaldırıp Girit'i ilhak etti. Adana'da Ermeni isyanları başladı.
Sergerde güruhu, Sultan Abdülhamid Han'ı tahtından indirdiler. İttihat Terakki'nin gafil, cahil, ayırımcı, partici, bölücü, inatçı idaresi, imparatorluğu felaketlere ve yıkıma götürdü.
Sultan, kardeş kanı dökülmesin diye; Şeriat'in emrini yerine getirmedi. Nitekim, Hucurat suresi 9. ayetinde Cenab-ı Hakk mealen: 'İsyan edenlerle harp edip, bunları itaate getirin!' buyurmaktadır. Bir fincan kanın akmasına razı olmayan Sultan, onca felaketlere ve oluk oluk kanların akmasına sebebiyet vermiştir! Yani, devlet başa! Diyemeyip; kuzgunun leşe gelmesine göz yummuştur!..
Aynı oyun, aradan bir asır geçtikten sonra; bu kez Tayyip Erdoğan'a karşı sahnelenmek istenmektedir. Beş yaşındaki çocukların bile görüp anladığını bizdeki aymaz muhalefet; bilerek veya bilmeyerek anlamazlıktan geliyor! Üstad Necip Fazıl'ın çok yerinde benzetişiyle: 'Bugün bizdeki muhalefet, iktidarı düşürmek şartıyla vatanı düşürmeye bile razıdır!'
Heyhat ki, heyhat!
Dış ve iç mihraklar o gün de, Sultan Abdülhamid'e diktatör, müstebit diyorlardı; bugün de aynı şeyleri Tayyip Erdoğan için söylüyorlar!
1908'de Abdülhamid Han, göz hapsinde iken vefat ettiğinde; tahttan indirildikten sonra, aradan on yıl geçmişti ki, ortada ne devlet kalmıştı ve ne de en ufak bir düzen! Cenazesine iştirak eden binlerce kişi gözyaşlarına boğulmuş ve; 'Bizi nereye bırakıp gidiyorsun?!' diye feryat ve figan ediyorlardı!
Cenazenin ardından ağlayan cemaat olmamak için; süratle gerekli tedbirleri alalım ve; 76 milyon en gür seda ile; 'Devlet başa!' diye haykıralım!!!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.