Bu şal kalkmalı!

Türkiye'mizin karanlıklarının üzerinde bulunan bu şal, bir an önce kalkmalı. Sistemin derinliklerinde yer alan bu karanlık odaklar, belli ki işi şirazesinden çıkarmışlar ve devlet adına çıkılan bu yolda devleti şahsi emelleri ve keyfi arzuları istikametinde kullanır olmuşlardır. Bu nadan kişiler işi öylesine azıttılar ki; kanun nizam tanımadan, devleti yönlendirmeye ve yönetmeye kalkıştılar; hem de kaç kere!.. Gelip geçen hiçbir siyasi iktidar (tek başına veya koalisyon hükümetleri) bunlarla baş edememiş; iktidarları müddetince, bunların vesayetleri altında yani, bunların müsaade ettikleri şekilde ve müsaade ettikleri kadar görev yapar gözükmüşlerdir. Esas itibariyle dış düşmanlara, bu düşmanların olabilecek her türlü faaliyetlerine karşı konulmasını; bunun hüküm ve taktiklerini ihtiva etmesi gereken yapı, zamanla, düşmanı kendi halkı ve kendi halkının seçip oluşturduğu parlamento ve hükümet olarak algılamış ve bunlara karşı savaşmayı (!) görev bilmiştir. Elbette de içeride de düşman veya düşmanlar olabilir. Ama bu, topyekûn bir halk veya o halkın seçtikleri olmasa gerektir. Zira, halkını düşman bilen bir idare, evvelemirde kendini sorgulamalıdır! Ben neyim ve neye memurum demelidir. Ergenekon iddianamelerinin yüzde biri doğru olsa bile bu durum insanın kanını dondurmaya kafidir. Henüz daha çok başlarındayız ve sadece aysberg kısmı görülmektedir. Asıl buz kütlesi denizin altındadır. İlk defa bir siyasi iktidar, böylesine bir sorgulamanın arkasında durabilmiştir. Bu durumu fırsat bilmeli ve diğer NATO ülkelerinde olduğu gibi; Türkiye'miz de bağırsaklarını temizlemelidir. Aksi takdirde; şimdiye kadar olduğu gibi, bu ülkede hiçbir oluşuma yer ve imkân olmayacaktır. Pislikler devamlı surette halıların altına süpürülmeye devam edilecek ve ülkemizi ve insanımızı istikbalde daha büyük tehlikeler bekleyecektir. Bugün bile geç kalınmıştır ama, zararın neresinden dönülse kârdır.