Bugün değilse ne zaman?

A -
A +

Bugün, her zamankinden daha çok birliğe ve beraberliğe muhtaçtan öte mahkumuz, sevgili okuyucularımız. Belli ki, uğramış olduğumuz mahut terör eylemleri topyekûn Türklüğü ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'mizi hedef almış bulunmaktadır. Adına "Küresel eylem" ve ne dersek diyelim yeni vechesiyle bu vahşet çeyrek asırdır maruz kaldığımız terör belasını katmerleyerek üzerimize geliyor! Evet, Irak'ta korktuğumuz başımıza geldi. Biz beladan kaçtıkça ve aman bize bulaşmasın deyip onca tedbirleri almaya çalıştıkça üstümüze üstümüze geldi ve bu gidişle de nerede dur durak bileceği belli değildir. Aynı türde iki eylem... Dikkat edilirse, aynı türden terör olayları daha önceleri dünyanın çeşitli ülkelerinde de meydana gelmişti. İki defa Endenozya'da meydana gelmesine rağmen; bu iki eylem arasında bir senelik bir süre vardı. Bizde ise, daha haftasını doldurmadan; aynı türdeki iki büyük eylem vuku buldu! Allah'tan, Türkiye'mizde tek parti iktirdarı var. Alınması gereken kararlar ve tedbirler tek elden ve acilen alınabilmektedir. Alınacaktır da. Ya koalisyonlar döneminde; ayağını sürüyerek yürümeye çalışan Bülent Ecevit'in Başbakanlığı döneminde, bu tür belalara maruz kalsaydık, halimiz ne olurdu? Koalisyon liderlerinin bir araya gelip karar alıncaya ve o kararları uygulamaya koyuncaya kadar; daha açık ifadesiyle "Kararsız Kasım"larla nereye gidebilirdik? Medyaya da bir çift sözümüz var Bu asil millet sağduyusunu kullanarak; sandıktan siyasi istikrarı çıkardı ve iki partili bir parlamento oluşturdu. İktidar, büyük çoğunluğu ile, işinin başındadır ve ülkemizde demokrasi bütün kurum ve kuralları ile işlemektedir. Milletçe yekvücut olarak; birlik, beraberlik ve dayanışma zamanıdır. Her türlü şahsi ve siyasi mülahazalardan uzak, en ufak bir şekilde bıkkınlığa yılgınlığa düşmeden ve herşeyden önemlisi paniğe kapılmadan, gayet soğuk kanlı olarak kenetlenmeli ve bu belanın karşısında tavizsiz ve dik durmalıyız. Burada; "iğneyi kendimize" kabilinden içinde bulunduğumuz medyamıza da bir çift sözümüz var. Zira, medyaya her zamankinden daha çok ve önemli görevler düşmektedir. Kamuoyunu bilgilendirip yönlendiren medya; normal zamanlardaki gibi "kaş yapayım derken göz çıkarmamalıdır!" Sorumluluğun idrakinde, yayınlara gerekli itina gösterilmelidir. Olayın meydana geldiği gün; bir kısım televizyonlarımız, hangi kafaya hizmet ettiklerini bilmeden kan-revan içindeki görüntüleri ekranlarına yansıttılar. Bu mübarek ramazan gününde ailelerini ve çoluk çocuklarını düşünmeden, reyting uğruna bu kepazeliği işlediler. Onları seyreden kendi çocuklarının ne hale geleceğini; o körpecik yavruların azap çekip bunalıma düşeceklerini ve "travma" geçireceklerini bile düşünmeden bu 'cinayet'i işlediler! Sebep oldukları infiali ve topyekûn yeis içine düşürdükleri milleti; milletin geleceğini düşünmediler. Bütün bunlar gazetecilik ya da televizyonculuk değildir; olsa olsa felaket tellallığıdır. Ve ateşe benzinle gitmekle eş anlamlıdır. Neymiş efendim; "Çarpıcı görüntüler!.." Çarpıcı mı bilinmez ama; seyredenleri çarptığı muhakkak! Terörün amacı; istikrarı yok etmek, devlete olan güveni sarsmak ve halkın moralini bozmak değil midir? O halde bu, bir kısım medya; bu tür sorumsuz yayınları ile teröre prim vermiyor mu, teröristlerin ekmeğine yağ sürmüyor mu?! İdrak ve insaf yalnızca ikişer hece ve beşer harften ibaret sözcüklerden ibaret değilse ve birer mana ifade ediyorlarsa; meslektaşlarımız lütfen sözlüklerine baksınlar ve ellerini vicdanlarına koyarak yayın yapsınlar! İfratla tefrit arasında yalpa yapan bir toplumuz! Olayın vuku bulduğu gün, İstanbul DGM Cumhuriyet Başsavcılığından alınan bir karar sureti bütün medya kuruluşlarına gönderildi. Evlere şenlik bir karar! O da ne? Evlere şenlik bir karar! Olay mahallinden görüntü almayı bile yasaklayan, anlaşılmaz, tuhaf bir karar! İşin bundan da vahimi; böyle bir kararın ihlali halinde, Basın Kanununda müeyyidesi de yok. Bu traji-komik hali bir kenara bırakırsak; 11 Eylül'de ABD'deki ikiz kulelerin vurulmasından sonra; dünyanın gelişmiş ülkeleri, küresel teröre karşı çok sıkı tedbirler aldılar. Hem de mevcut insan hak ve hürriyetlerinden tavizler vererek bu kararları aldılar ve gerekli kanunları çıkardılar. Terörden en çok çeken bir ülke olarak biz ise, bu hususta hiçbir şey yapmadık. Belki de bundan dolayı yalpalayıp duruyoruz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.