Bütün olumsuzlukların temelinde, insana göre sistem değil; sisteme göre insan yetiştirme gayretimiz yatar! İnsan tabiatına aykırı bu davranış önce, insanımızı köreltti; onu asli değerlerinden kopardı, insani meziyetlerini yok etti. Sistem, kendi elleriyle canavarlaştırdığı bu insan tipine güvenemezdi; dolayısıyla her şeyi güvensizlik temelleri üzerine oturttu! Bürokrasiyi buna göre dizayn etti. Ve, insan devletinden, devleti insanından korkar oldu! Uğrunda canını seve seve verdiği devleti karşısında insan, nasıl bu hale geldi? Sistem, kendi insanına üvey evlat muamelesi yaptı ve onu kendinden soğutarak uzaklaştırdı. Asla, kendi vatandaşının beyanına itibar etmedi. Basit bir işlem için; bugün git, yarın gel demeyi maharet bildi. Bürokrasi, insanımızı yıldırarak, canından bezdirerek sistemin dışına itti! Karakol, vatandaşın sığınıp, hak arayacağı yer olmaktan ziyade; korkutan, ürküten bir yer oldu! Zira, karakolda dayak ve işkence vakay-ı adiyedendi! İşte; hukuk devleti ile kanun devletinin farkı! Eli maşalı kanun devleti, insanına sürü muamelesi yapar! Yat dediği zaman yatmasını, kalk dediği zaman kalkmasını bekler! Emir ve komuta ile bunu becerir de! Sindirilmiş bu insan tipinin bütün girişimciliği ölmüştür. Bu insan tipi, salim düşünüp salim kararlar veremez. Zaten, sistem onun düşünmesine fırsat vermez; onun adına kendisi düşünüp karar verir zira! Burada insan, körü körüne bir uygulayıcıdır. Ne yaptığını bilmez; yaptırılır! Sistem, insana göre dizayn edilmeyince, insanı ister istemez sistemin dışına itiyorsunuz! Ve, yine ister istemez, karşınıza alıp kavgaya tutuşuyorsunuz! Bu kavga hali, dayatmayı ve baskıcı bir sistemi; böylesi oluşumlar da bitmez tükenmez bir kavgayı körüklüyor! Böyle bir cemiyette huzur ve kalkınma olmaz. Çünkü; burada ne insan ve ne de sistem kendilerini bulabilmiş değildir. Bu kavgadan medet umanlar ve bu kavga yüzünden günlerini gün edenler, bu kavganın bitmesini asla istemezler! Burada insanlar ezilmiş, canlarından bezdirilmiş; üretim olmamış ve çağın gerisine düşülmüş; kimsenin umurunda değildir! Yeter ki, bu bozuk düzen yürüsün! Hukukçu bir Cumhurbaşkanımız oldu; onun söz ve demeçlerinden hukuk devleti için bayağı umutlanmıştık. Ekonomik krize malzeme edilerek, o da susturuldu! İçeriden ve içeridekilerden ümidini kesen millet, dışarıdan gelebilecek bir ümide bel bağladı! Nitekim, bunun ilk işareti olarak, ABD'den getirttiğimiz Kemal Derviş de, sistem diyerek işe koyuldu. Gelip geçen bütün siyasilerimiz, düzenin bozukluğundan dem vurarak ve hakça düzenler va'dederek iktidar oldular. Hemen hepsi, aynı bozuk düzenin köhnemiş çarkları arasında eriyip gitti. Hiç birisi sistemi yerli yerine oturtamadı; insana göre dizayn edemedi. Barışı sağlayamadı, huzuru temin edemedi.