CHP, isminde halk sözcüğü olmasına karşın, oldu olası; halka karşı olmayı ve 'halka rağmen'ciliği ısrarla sürdürmeyi maharet bilmiştir. 'Kırk yıllık Yani, olun mu Kani?' kabilinden aynı aymazlığı; çok şeyler vehmedip sükût-u hayale uğradığı 'Dersim' asıllı genel başkanı döneminde de sürdürüyor. Halbuki Kılıçdaroğlu 'yeni CHP' vadederek gelmişti. CHP'de hiçbir şeyin değişmediği ve hatta değişemeyeceği; Genel Başkan'ın kendi ailesinin de dahil olduğu 'Dersim olayları'na yaklaşımından anlaşılmıştır. Hemşehrisi Tunceli milletvekili Hüseyin Aygün'ün, CHP'nin tarihiyle yüzleşmesi gerekliliğinden hareketle: 'Dersim'de katliam yapıldı ve Atatürk'ün bilgisi vardı' şeklindeki sözlerine bile tahammül edemedi. Herkes genel başkan olabilir ama, lider olamaz. Kılıçdaroğlu ayağına gelen bu tarihî fırsatı tepti ve genel başkanlığı bile koruyamayacağını gösterdi. Halbuki bu tarihî gerçeği kendisi de dillendirip, hemşehrilerinden özür dileseydi çok şey kazanırdı. CHP'de bir ilki başlatan olurdu. Dünyada iletişim araçlarının geldiği bu noktada; en ücra köşelerde yaşayanlar bile gerçeklere kolayca ulaşabiliyor. Artık herkesin bildiğini saklamaya gayret etmenin manası kaldı mı? Milleti kandırarak ve uyutarak iktidar olabilmenin yolu yöntemi çok eskilerde kaldı. CHP, millete rağmen iktidar olunamayacağını bilmeli artık! Bu inkârcı politikalar, yüzde 25'lik oyu bile bir arada tutamaz ve yeni parçalanmalara yol açar. Tevekkeli, 'kutsal ittifak'tan ve Mustafa Sarıgül'ün liderliğinden boşuna bahsedilmiyor!.. Ne diyelim; eden kendine eder. Söz buraya gelmişken Kılıçdaroğlu'na bir tavsiyemiz var. Trabzon'daki Atatürk Köşkü'ne gitmişliği yoksa; oradaki teşkilattan birisini oraya göndersin ve duvarda asılı Türkiye haritasının altındaki yazıyı kendisine okusunlar. Zira orada; "Dersim harekâtını Atatürk'ün üzerinden takip ettiği harita" diye yazar. Tıpkı: Yıldız Sarayı'nın girişindeki sağdaki odanın girişinde: "Sultan Vahdettin Han'ın Kurtuluş Savaşını başlatmak için Mustafa Kemal Paşa'yı çağırıp görüştüğü ve ikna ettiği oda" yazdığı gibi...