CHP'nin isminde 'halk' var; ancak, siyaset anlayışı, iktidara geldiğindeki uygulamaları ve parti yönetim kadrolarının (milletvekilleri dahil) yaşantıları halkın yaşantısı, özlem ve beklentileri ve hatta değer yargıları ile taban tabana zıtlıklar arz etmektedir. Bu yüzden olmalı ki; demokrasiye geçtiğimiz 1950 senesinden beri CHP, hiçbir seçimde halkın oyları ile iktidar olmamıştır. Olamamıştır. Halkın, CHP'ye olan bu nefreti; kendisini aşağılanmış hissetmesindendir. CHP zihniyeti, kendilerini seçkinci bir zümre addederek, halka tepeden bakmayı ve ona dayatmayı maharet bilirler. Bu yaptıklarını da 'halkçılık' adına yaptıklarını ilan ederler. Bu zihniyet her ne kadar kendinden önceki 'Padişahlık dönemi'ni, halkı tebaa; -bu zihniyete göre- 'sürü' olarak gördüğünü iddia etse de, gerçekte ise, bizzat kendilerinin halkı bu gözle gördüğü su götürmez bir gerçektir. Zira, CHP anlayışına göre halk cahildir, ne istediğini ve ne isteyeceğini bilmez. Âdeta hastadır. Hastaya ilaç sorulmayacağına göre, böyle bir halka ancak tepeden dayatılır! Bu seçkinci zümre, yani CHP'liler, halkın ihtiyaçlarını bilirler; dolayısıyla halk için değil halka rağmen bir siyaset güderler. Ama, gelinen bu noktadan sonra (demokrasi ile idarede, 60'a yakın sene sonra), CHP lideri Deniz Baykal'a bir şeyler malum olmuş ki, birilerinin telkinine uyarak, önce 'çarşaf', sonra da 'Kur'an kursu' açılımına yeşil ışık yaktı. Halkın kahir ekseriyeti, CHP'yi samimi görmedi. Çünkü daha dün, TBMM'nin 411 oyla çıkarmış olduğu, başörtülü üniversiteli kız öğrencilere de öğrenim hakkı tanıyan anayasa değişikliğini iptal ettiren aynı CHP değil miydi?!. Yine aynı şekilde; 'Türk çocuklarına 14 yaşına kadar, Kur'an-ı kerim okumayı yasaklayan kanuna 'evet' diyen CHP zihniyetini bu halk nasıl samimi bulsun? Nitekim; ağababaları bile, CHP'nin bu denli açılımlarını 'vatan hainliği' olarak yaftaladı. Zaten, 'mum da yatsıya varmadan' söndü ve bizzat 'çarşafçılar' işi çarşafa dolayarak gittiler!