'Çile'li yıllar -3-

A -
A +

Necip Fazıl'ın doğup büyüdüğü dönem; devlet ve millet hayatımızın en netameli, buhranlı, kasırgalı zamanlarıdır. Zira çökmekte olan; maddesi ve manasıyla bütün zamanların kaydettiği muhteşem bir imparatorluktur. Ve; bu dev yapının yıkılması, bir önceki asrın başlarından başlamış ve yüz seneyi aşkın sürmüştür. Böyle devasa bir yıkıntının altında kalmayan ve bundan; olumsuzluk olmak şartıyla, kademe kademe etkilenmeyen ne bir insan, ne bir nebat ve ne de bir cemaat mevcut değildir. Her şey ve herkes bu çöküntüden nasibini almış ve Necip Fazıl'ın çocukluk günlerine gelindiğinde; ortalık 'mahşer' yerini andırıyordu! Zira, çıkılmaz bir noktadan, dipsiz ve inilmez bir kuyuya iniliyordu! Başından değil elbet ama, yaşından çok büyük ve ağır kitapları okuyor; okudukça okuduklarının dünyalarında kayboluyordu: "(Pol ve Virjini)yi Heybeliada'da Papaz Mektebi tarafındaki çamlar altında sabahtan akşama kadar okuyup, gözlerim yaş dolu oracıkta kaldığımı, güneş battıktan sonra beni arayıp bulduklarını ve zorla eve götürdüklerini hatırlıyorum." Okuduğu bu kitapların onun ruhunda dinmez fırtınalar oluşturduğu aşikârdır. Heybeliada, çocuk Necip Fazıl için âdeta bir dönüm noktasıdır. Nitekim; "İlk aşkım, hayat ve ölüme dair ilk düşüncelerim, ilk (metafizik) arayış ve çırpınışlarım orada filizlenir" demiştir. Şairliği, 12 yaşlarında hasta yatan annesinin; "Senin şair olmanı ne kadar isterdim!" sözüyle depreşti âdeta.. Üstad bu halini "Çile"nin önsözünde şöyle yansıtır: "Annemin dileği bana, içinde besleyip de 12 yaşıma kadar farkında olmadığım bir şey gibi göründü. Varlık hikmetimin ta kendisi..." O gün kararını verir: "Şair olacağım!" İlkokulu, 8'inci kez okul değişikliği ile nihayet; Heybeliada Numune Mektebinde bitirir. Ve; evet ve; "Olanca desteğim, koruyucum, kürkünün içinde barındırıcım, sema, toprak, güneş, dünya, Allah, Peygamber, bütün bir kâinat öğreticim büyükbabam..." dediği dedesi, Mehmet Hilmi Efendi'yi kaybetti. Necip Fazıl, 13 yaşını yeni ikmal etmiş ve takvimler 19 Mayıs 1919'u göstermektedir. 13 yaşındaki Necip Fazıl'ın kaybettikleri, yalnızca ve elbette; "bütün bir kâinat öğreticim" dediği dedesi değildi. Anayurdu, sırtlanların hücumuna uğramış ve fiilen işgal edilmişti. Dert ve belalar sökün edince ardı arası kesilmez misillü; üstüne üstlük; baba-oğul ilişkileri yok denecek kadar olan babası, annesini boşadı. Necip Fazıl, çocuk yaşlarında hem devlet sarayını ve hem de öz hanesinin konağını, madde ve manasıyla kaybetmişti. Fakir, fakirliği kadar derin, sessiz ve ince anneciğiyle baş başa ve yapayalnız kalırlar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.