'Çile'li yıllar -9-

A -
A +

44 senesi... Küfür, tüm şubeleri ile cemiyetin ufkunu tutmuş; hak ve hakikat namına tek bir yaprak olsun kıpırdamamaktadır. Necip Fazıl'a da işten el çektirildiği gibi, dergisi de kapatılır ve hakkında; 'rejimi devirmek yolunda propaganda' suçundan dava açılır. Mukaddes davanın yılmaz savunucusu Necip Fazıl'ı; ne ardı ardına açılan davalar, ne çıkarmakta olduğu Büyük Doğu Mecmuası'nın sürekli kapatılması ve ne de zindanlara atılıp mahkûm edilmesi susturamamış; yapılan onca zulümden daha da bilenerek küfrün karşısına dikilmiş ve hakikati haykırmıştır. 1949 yılında; Türk insanını ve Türk yurdunu 'inilmez bir kuyu gibi' addettiği derekede Sakarya ile bütünleştirerek ve bu denli itilmişliğe, horlanmışlığa, aşağılanmışlığa, biricik anneciğinden de benzerlikler görerek; o destanlık öyküyü şu dizelerle taçlandıracaktır: "Ne ağır imtihandır, başındaki Sakarya! Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya? .. Vicdan azabına eş kayna kayna Sakarya Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya! .. Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader; Aldırma, böyle gelmiş bu dünya böyle gider! Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz Sen kıvrıl ben gideyim Son Peygamber kılavuz! Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk Sakarya!" 1950 ile birlikte şeklen demokrasiye geçilmiş ancak; memleketin en ücra köşelerindeki muhtarından, uzatmalı çavuşlara kadar askerî ve sivil bürokrasi iliklerine kadar CHP'nin renkleriyle bezenmiş olmasıyla gerçek iktidarı, sürekli ellerinde bulundurmuş ve gelip geçen onca hükümetlere, boyunlarında davul taşımaktan başkaca iş bırakılmamıştır. Bundan dolayıdır ki; Necip Fazıl, on yıllık DP iktidarının iki yılını hapislerde geçirmiştir. 60 İhtilali de Necip Fazıl'a zindanı boylatacak; Yassıada'da yargılanmasının ardından Toptaşı Cezaevinde 1.5 yıl hapis yatacaktır. Tahliye edilir edilmez Son Posta ve Yeni İstiklal gazetelerinde başmakale ve günlük fıkralarını sürdürür. 1963'e gelindiğinde; yurdun muhtelif yerlerindeki sivil toplum kuruluşlarından davetler alır ve böylece; Anadolu'yu bir baştan öbür başa kuşatacak konferans çığırını açar. Bu satırların yazarı olan bendeniz, tıpkı, okul arkadaşım olan Başbakanımız Tayyip Erdoğan gibi; Üstad'ın konferanslarında takdimciliğini yapardık. Sakarya'daki takdimimden mest olan Üstad'ın kürsüye gelip ve bana; 'seni çok beğendim evladım!' deyişini muazzez bir hatıra olarak saklarım. 'Çile' şairi, üstün şiir idrakinin yanında; son derece tesirli konuşmasıyla aynı zamanda müthiş bir hatiptir. Tıklım tıklım dolan salonlar sokaklara taşar ve onca kalabalık Üstad'ı âdeta nefes almadan dinlerdi! Ve; bir ömür boyu, aradığı 'ideal neslin' maya tutması için çırpındı...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.