Mahalli seçimlere yaklaşık olarak bir ay gibi bir zaman kala, siyasetin çirkin yüzü; "tencere dibin kara..." kabilinden yeniden ortalığa döküldü. Bütün bunları görünce, siyasetin ve siyasetçinin neden yerlerde süründüğünü daha iyi görüp anlıyoruz. Evet.. Siyaset ve siyasetçi, demokrasiye geçtiğimiz günden beri darbe yemektedir. Bu darbeler neticesinde, siyasetin önü tıkanmış ve siyasetçiler biçilmiştir. Bu yüzden olacak ki, aklı başında insanlar, siyasete ve siyasetçiye devamlı olarak mesafeli durmuşlardır. Bunun sonucu olarak da, siyasette meydan yeri na-ehillere kalmıştır. Ehil olmayan bu siyasetçi tipi, siyaset yapmayı, rakiplerine iftira atmakta ve onları karalamakta arıyor. Seçimlere bir ay kala, meydan yeri yolsuzluk ve hırsızlık dosyalarından geçilmiyor. Peki, adama sormazlar mı, şimdiye kadar neredeydiniz diye?! Kaşarlanmış siyasetçi buna da cevap(!) veriyor: "Bu yolsuzlukları daha önceleri açıklamamamızın sebebi, konulara medyanın ilgisizliğidir. Seçim öncesi ilgi duyuyor, biz siyasetçiler de bu dosyaları bu vakitte açıyoruz!" Bu tipteki siyasetçinin derdi asla üzüm yemek değildir. Öyle olsaydı, mahut dosyaları vaktinde savcılıklara verirdi. Savcıya başvurabilmek için elde delil olması gerekir. Oysa bunların hedefi; "çamur at, tutmazsa da izi kalır!" basitliğinden ötesi değildir. Halbuki, Türkiye'miz sorunları olan bir ülke. Mahalli adaylar, bütün bu sorunları nasıl çözebileceklerine dair projelerini anlatacaklarına, birbirlerine iftira atmayı ve karalamayı yeğliyorlar. Bunun da sebebi, sepetlerinde pamuk olmayışındandır. Yani, milletin huzuruna çıkıp, sadra şifa olabilecek elle tutulur en ufak bir projeleri olmadığından, bu karanlık ve çirkin yollara tevessül ediyorlar. Siyasetçi bu tavrıyla, demokrasi düşmanlarının ekmeğine yağ sürüyor ama, farkında değil! O demokrasi düşmanları ki, ehil olmayan, bezirgan siyasetçi yüzünden; kendi gayr-i meşru eylemlerine gerekçe (!) buluyor ve siyaseti, hemen her on senede bir tatil ediyor!