İstanbul'daki terör olaylarıyla verilmek istenen mesaja Türkiye'nin karnı tok! O tür mesajların hemen her nevini çeyrek asırdır aldık ve gerekli cevaplarını verdik; vermeye de devam ediyoruz. Yalnız, şunu iyi bilelim ki; Türkiyemiz de "Küresel terör"ün içine çekilmek istenmekte ve uzun zamandır susayıp kavuştuk dediğimiz istikrarımıza kasteden sinsi düşman yeniden karşımızda! ABD, müttefikleri ile beraber yerleştiği bölgemizden kolay kolay çıkacağa benzemiyor. Çünkü; ABD iddialarında yer alan terörist örgüt ve eylemler bizim coğrafyamızda yani Orta Doğu'da cirit atmaktadır. İsrail'e karşı yürütülen eylemlerde İran ve Suriye'nin bu örgütlerin arkasında bulunduğu ve onları alenen desteklediği biliniyor. "Ya yanımdasın ya da karşımda!" Er ya da geç; ABD, bir bahanesini bulup bu ülkelerden de hesap soracaktır! Haklı ya da haksız oluşu ayrı bir konudur; ABD'nin kararı bu istikamettedir. ABD yetkilileri söylemleri ile dünyaya çok açık bir mesaj verdiler ve dediler ki: "Ya benim yanımdasın ya da karşımda!" Böyle bir durumda; Türkiye'nin işinin zorluğu ve ister istemez girdiği dar boğaz ortadadır! Bir tarafta dost ve müttefiki ABD ve bunun bilinen yaklaşım tarzı, diğer yanda da hemen burnumuzun dibindeki komşu ülkelerimiz ki biz bunlarla asırlardır birlikte yaşamışız ve halkımız buraların halklarıyla akrabalık bağlarıyla ilintili... Kenara çekilmekle de işin içinden sıyrılmak olmuyor, zira komşulardaki yangın, istesek de istemesek de bize sıçrıyor! Terörün anladığı dil!.. Nitekim; Irak'ta kenarda durmaya çalıştık da ne oldu? İşin dışında kalabildik mi? Daha açık bir ifade ile; Türkiye Irak meselesinin dışında kalabilir mi? Kuzey Irak'ta kümelenen PKK militanları ve muhtemel Kürt devleti oluşumları bizi daha ne kadar olayın dışında tutar? ABD, "Ya benimlesin ya da karşımda!" derken; hedef aldığı terör örgütleri de farklı bir şey söylemiyor. Mesela El-Kaide'ye göre Türkiye'nin şu anki demokratik yapısı bile, terörist eylemlere hedef olmak için bir sebep! Böyle bir durumda; Türkiye gibi bölgesinin en güçlü ve istikrar unsuru olan büyük bir devlet; terörist örgütlere şimdiye kadar pabuç bırakmadığı gibi bundan böyle de bırakmayacaktır. Yani yapılacak iş; terörün anladığı dilden ona cevap vermektir. Türkiyemizin bu husustaki tecrübesi engindir. Hiçbir güç, Türkiye'yi yolundan saptıramıyacak ve; Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ifade ettiği gibi: "Milletimize ve insanlığa karşı bu ağır suçu işleyenler, her kim olursa olsun, hangi davanın peşine düşerse düşsünler yakalanacak ve adalet önünde hesap vereceklerdir." Şimdi görmekteyiz ki, Türkiyemizde meydana gelen bu menfur saldırının ardından, Batılı dostlarımız, suret-i haktan gözükerek üzüntülerini bildirmekte ve tabiri caizse timsah gözyaşları akıtmaktalar! Daha düne kadar; himaye edip üzerimize saldırttıkları terörün bir gün kendilerini de hedef alabileceğini düşünemediler. Bu akılsız dostlara ne demeli, nasıl anlatmalı ki, akıllarını başlarına devşirsinler! Kendilerini Avrupalı bilen ve Avrupalılık normları ile yaşayan ülkelerden büyükçe bir kısmı, hâlâ PKK-KADEK'i terör örgütü görmüyor; mensuplarına terörist muamelesi yapmıyor! Şimdi sıra kimde?!. Dışişleri Bakanımız Abdullan Gül: "Biz, Türkiye olarak birçok El-Kaide üyesini yakalayıp ilgili devletlere teslim ettik ve böylece muhtemel çok kanlı eylemleri önledik. Ancak bazı Avrupa devletleri bize yönelik terörün sanıklarına hâlâ hoşgörülü davranıyorlar..." Dünyada bu terör belasına karşı böylesine ön yargılarla yaklaşıldığı müddetçe daha çok gözyaşı akıtılır, ıstırap çekilir! O halde geriye sorulacak tek soru kalıyor: -Şimdi sıra kimde?!.