İslamiyet'in en bariz vasfı, bu dinin mensuplarının kendileri için değil, başkaları için yaşamalarıdır. Günümüzde dünyanın dört bir yanına dağılmış Müslümanlar, eğer; İslamiyet'i onun gerektirdiği gibi yaşayabilseler, hem göktekilerin (meleklerin) ve hem de yeryüzündeki insanların gıpta ile bakıp imrendiği ve; ah, keşke biz de bunlar gibi olabilsek dediği övülmüş insanlar olurlar. Sevgi Peygamberi'nden muhabbetle gönülleri dolan Eshab-ı kiram efendilerimiz böyle idi. Birbirlerine ve kendilerinden başkalarına karşı, bir annenin yavrusuna olan şefkat ve merhametinden daha ziyade merhametli ve şefkatli idiler. İnansın inanmasın insana, hayvana ve nebata karşı asla bir kabalıkları ve taşkınlıkları olmaz; Allah'tan, kul ve hele hayvan hakkından son derece korkar ve sakınırlardı. Onlarla bizim aramızdaki farkı, sevgili Peygamberimiz şu ibretli sözleri ile dile getiriyor: 'Siz onları, onların hallerini görseydiniz deli derdiniz. Onlar sizin hal ve yaşantınızı görseydi, bunlar Müslüman olamaz derlerdi!' Öyle ya; biz bugün, kendi menfaatini bilmeyene, onu koruyup gözetmeyene ahmak, aptal, deli demiyor muyuz? Bugün, bütün dünyada sistemli bir şekilde, İslamiyet gözden düşürülmeye çalışılıyor. Maalesef, günümüz Müslüman geçinenleri de bu sistemli oyunun bir parçası konumundalar. Bu sinsi oyun, İslamiyet'in kokusu nerede varsa; nerede yayılma istidadı gösteriyorsa, oralarda çok daha şiddetli bir şekilde tatbik mevkiine konuyor. Dün, bu çirkinler çirkini iş için gazete ve mecmualar kullanılıyordu, bugün ise radyo ve televizyonlar bu iş için biçilmiş kaftan olarak görülüyor. Dünyanın dört bir yanında, en etkili iletişim aracı televizyondur. Bu televizyonlar sayesinde İslamiyet dendiğinde akla, kan ve vahşet gelmektedir. Açıktan söyleyemiyorlar ama; dolaylı olarak söyledikleri, Müslümanın terörist olmasıdır! İslamiyet terör dini, Müslüman ise terörist!.. Ülkemizde sergilenen şeklini hep birlikte görüp müşahede ediyoruz. Domuz bağı ile insanları katleden ve insanın kanını donduran vahşeti sergileyenlerin adı; Hizbullah! Yani, Allah'ın partisi; mensupları da Allah'ın askerleri! Halbuki, o Allah'ın buyruğu; haksız yere bir insanın kanını dökmek, bütün insanlığı katletmek gibidir. Dolayısıyla o kişi, bütün bir insanlığın katilidir. Bütün bir insanlığın katl günahını yüklenen bir nadan, nasıl Allah'ın askeri olabilir? Kurban Bayramı vesilesi ile, İslamiyet adına işlenen cinayetleri gördünüz! O dilsiz ve masum hayvanlara yapılan eziyet ve vahşeti gördünüz. Adeta, sistemli bir tertip havasında cereyan eden bu iğrenç olaylar da televizyon ekranlarında arz-ı endam etti! Ve; İslamiyet'te kurban budur demeye getirildi! Getirildi ki; bu vahşet manzaralarını televizyonlarında gösteren gazeteciler, Başbakan'a soruyorlar: 'Sayın Başbakan! Kurbanı yasaklamayı düşünüyor musunuz?!' Allah'ın mahlukatına şefkat ve merhamet dini olan İslamiyet'te iş, nasıl çığırından çıkarılıyor, görüyor musunuz sevgili okuyucularım? O hayvanlara bu eziyete sebep olan; başta onların derileri için yeri göğü inletenler, belediyeler ve o kazıktan kopmuş kudurmuş insan müsveddeleri nerededirler? Bunlar, neden gerekli altyapıyı yapmaz ve tedbirleri almazlar? Milletten vergi toplamayı bilen belediyeler, bu asli görevlerinin ihmalinin cezasını çekmeyecek mi? Nerede, hayvan hakkı savunucuları? Ve, her şeyden önemlisi devlet nerede? Dinimizi çirkin gösteren bu hayvan katilleri, insan müsveddeleri cezasız mı kalacak?