Cuma sohbeti

A -
A +

Dünya sebepler âlemidir. Cenab-ı Hakk, dünyanın nizamını böyle murad etmiş; meydana gelebilecek her türlü olayı (fiziki, kimyevi ve biyolojik) sebeplere bağlamıştır. O'nun RAHMAN sıfatı güneş gibi olup, inansın inanmasın insanı, hayvanı, nebatı ve cem'atı, kısaca her türlü mahluku aydınlatmakta; yaratmış olduğu bu sebeplere yapışanları dünyada başarılı kılmaktadır. Bugün, kafirler dünyevi olarak gelişmiş ve başarı elde etmiş iseler, bilelim ki, bunlar bilerek veya bilmeyerek Allahü telanın koymuş olduğu kanunlara uymaktadırlar! Yani, sebeplere yapışmaktadırlar. Allah'ın vermiş olduğu zeka nimetini kullanarak, dünyayı kendi emrine almakta ve ondan gerektiği gibi faydalanabilmektedirler. Ama bugün, bütün insanlığa arız olan bereketsizlik, gören ve düşünebilen herkesin dikkatini çekmektedir. Zengin olsun, fakir olsun insan; huzuru ve mutluluğu tadamamaktadır. İslâm âlimleri buyuruyor ki: 'İnsanlar, İslamiyet'i terk ettikleri için ve İslâm Dini'nin gösterdiği rahat ve huzur yolundan ayrıldıkları için, dünyada bereket kalmadı. Rızklar azaldı. Ta-Ha suresinin 124. ayet-i kerimesinde mealen, (Beni unutursanız rızklarınızı kısarım) buyuruldu. Bunun için; iman rızkı, sıhhat rızkı, gıda rızkı, insanlık ve merhamet rızkı ve daha nice rızklar azaldı. (Haşa zulmetmez kuluna Hüda'sı, herkesin çektiği kendi cezası) sözü Nahl suresinin 33. ayetinden alınmıştır.' Abdülhakim Arvasi Efendi, bir üniversiteliye verdiği cevabi mektubunda buyuruyor ki: ' ...İnsanlığı kaplayan sıkıntıların birinci sebebi; Hakk'a karşı şirk ve müşrikliktir. İlim ve fen ilerlediği halde, insanlığın ufuklarını sarmış olan fesad karanlığı, hep bu şirkin, imansızlığın, vahdetsizliğin ve sevişmezliğin neticesidir. Beşeriyet ne kadar uğraşırsa uğraşsın, sevip sevilmedikçe, ıstırap ve felaketten kurtulamaz. Hakk'ı tanımadıkça, Hakk'ı sevmedikçe, Hak tealayı hakim bilip O'na kulluk etmedikçe, insanlar birbiri ile sevişemez. Hakk'dan ve Hak yolundan başka her ne düşünülse, hepsi ayrılık ve perişanlık yoludur..' İşte, Ahir Zaman'ın bereketsizliği ve işte, sıkıntı ve ıstırap içindeki bütün bir insanlık... Fudayl bin İyad Hazretleri buyuruyor ki; 'Bir kişi, sana Allah'tan korkuyor musun diye sorarsa, sakın cevap verme! Evet dersen, bu halimiz O'ndan korkanın hali değil. Hayır dersen, o takdirde de kafir olursun!' İnsanın en büyük hastalığı ve onu sonsuz azablara sürükleyecek en büyük felaketi, Rabbini unutmasıdır. Gaflet içinde, dünyanın geçici zevk ve nimetlerine dalıp, gönül ve bel bağlamasıdır. O vakit, hayvandan ne farkı kalıyor ki? Halbuki İnsana yakışan rıza makamıdır. Cenab-ı Hakk'la insanın, karşılıklı olarak birbirlerinden razı olma hali. Bu nimeti (rıza makamını) Cenab-ı Hakk, ancak; kendisini bilip tanıyan ve emir ve yasaklarına uyanlar için vaat etti. Yaşanılan bereketsizlik ve enva-i çeşit sıkıntılar da, O'nu unutmanın, O'na karşı gelmenin ve isyan etmenin bedeli olsa gerek! Tabii, buradaki yalnızca dünya halidir; asıl hal, ebedi rüsvaylık ise Ahiret'tedir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.