Cuma sohbeti

A -
A +

Tarih boyunca insanlar, dünya üzerinde insanca yaşamayı istemiş, ancak bunda pek başarılı olunamamıştır. Hak, hep güçlüden yana olmuştur zira. Güçlü, hakkı hakkından dolayı değil, gücünden dolayı elde etmiştir. Dolayısıyla hak, devamlı suretle gasp edilmiştir. Dün böyle idi de, bugün durum değişmiş midir? Bugün de dünyayı, çok uluslu şirketler denen dev kuruluşlarca yönetiliyor. Birçok ülkede, rejimi ne olursa olsun, hükümetleri bu şirketler kurup indiriyor. İstedikleri kararları, istedikleri ülkelerde rahatlıkla aldırabiliyorlar. Dünyanın aslı yokluk (adem) olduğundan; yani varlığı kendinden olmayıp, sonradan, başkası tarafından meydana getirildiğinden; onun hayat tarzından çokluk, çeşitlilik ve değişkenlik yansır. Dünya üzerinde bulunanlara ve hayat sürenlere bakın; bu değişkenlikleri, çeşitlilikleri ve çokluğu rahatlıkla müşahede edebilirsiniz. Buna rağmen, dünya ve görünen bu âlem, yaratılışı ve işleyişi yönünden büyük bir nizam ve intizamı gösteriyor. Ne zaman ki dünya üzerine insan denilen mahluk indirildi, dünyanın nizamı da bozuldu. Bozan, ezen, zulmeden, kıran, dağıtan, kan akıtan ve na-mütenahi olumsuzlukları şiar edinen insanoğlu, dünyanın her türlü nizamını alt üst ettiği gibi, kendisi de rahat ve huzur yüzü görmemiştir. Sebebi, hep kendisi... Onun nefsi ve hissi davranışları... Bizatihi insanoğlunun kendisi de, hemen her ferdiyle çeşitlilik arz eder. Renk renk insan.. Çeşit çeşit lisan ve her bir ferdi na-mütenahi istek ve arzularla dolu koca bir insanlık âlemi. Huzurun ve barışın tılsımı, Yaratıcı tarafından insanoğluna öğütlenmiş, ancak insanoğlu bu ilahi mesaja sırtını dönmüştür. Fert fert, aile aile, sokak sokak, mahalle mahalle, cemiyet cemiyet ve nihayet devlet ve bunların toplamı bütün bir insanlığın huzur, refah ve kurtuluş reçetesi tek bir kelimenin içinde saklı.. Tek heceli ve bir kelimeden ibaret bu saadet sözcüğü, bütün insanlık tarihi boyunca, devamlı yırtıcı hayvanların inlerinde saklı kaldı! Onu oradan indiren, zaman zaman kahramanlar gelmedi değil; ancak, bu saadet devirleri uzun sürememiştir. Sınırlı ve mahdut kalmış; bütün bir insanlığın saadet ve huzuru, asla temin edilememiştir. Bundaki esas amil de, insanoğluna arız olan bozguncu ve kan dökücülük sıfatlarıdır. İnsanoğlu başına bela olan ve çeşit çeşit gaileler açan 'BEN' sözcüğünden kurtulmadıkça, huzura ve barışa erişemez. Dikkat edin; 'BEN'in olmadığı yerde kavga ve niza yoktur. 'BEN'in olduğu her yerde ise, kavga, kan ve göz yaşı vardır. 'BEN'in olduğu yerde, tek seslilik ve tekdüzelik aranır. İnsan tabiatına ve bizzat tabiata aykırı olan bu hal, ister istemez çatışmaları ve kavgaları doğurur. Osmanlı, çok sesliliği ve hoşgörüyü denedi ve muvaffak oldu. Bugün, ABD ve birçok Batı ülkeleri bunu deniyor ve muvaffak oluyor. İnsan; en son olarak 1400 sene evvel ortaya konmuş bulunan Kur'an'ın: "Sizin dininiz size; benim dinim bana!" hakikatine hâlâ erememişse, daha çok çekeceği var demektir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.