Ahir zaman yevm- ül beterdir; yani, bugün dünü, yarın bugünü aratacaktır. Zaman zaman mutlu devirler gelmedi ve gelmeyecek değil, ancak, bu hal arızi ve mevzi olacaktır. Bütün bir insanlığın, maddi ve manevi huzur ve mutluluğu ise hayaldir. Dikkat ederseniz, meydana gelen her olay veya hadise normal cereyan etmiyor. Cenab-ı Hakk, Rum suresinin 41. ve Şura suresinin 30-34. ayet-i kerimelerinde mealen şöyle buyurmaktadır: 'İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu, ki Allahü teala yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler.' 'Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir..' 'Yahut yaptıkları yüzünden onları helak eder..' İman nurundan uzaklaşan, hak ve hakikate sırtını dönen insan, önce kendi ruhunu bitirdi. Artık insan, eski insan değildir. İman nuruna sahip insan Rabbani ahlakla ahlaklanmış idi. Kendisi için istediğini başkası için de isteyen ve bundan hoşlanan karaktere sahiptir. Birbirleri için yaşar ve hayırda yarışırlar idi.. Cenab-ı Hakk, insanı kendi halifem olarak yarattım buyuruyor. İnsanda böylesine üstün bir liyakat ve donanım vardır; yeter ki, hançeresini ilahi nefesle doldurabilsin! Allahü teala insana acıdı ve ona yine kendi cinsinden Peygamberler göndererek, onun ruhunu, dimağını ve gönlünü, hak ve hakikat nuruyla besledi. İnsan, ne zaman ki Rabbini ve O'nun, insanı olgunlaştırıp yücelten İlahi Mesaj'ını unuttu ve kör nefsinin emrine girdi; yani Allah'ın vermiş olduğu nimete nankörlük etti; alçaldı ve dipsiz kuyulara yuvarlandı. Vahşet, gözyaşı ve kanda boğuldu!... Günümüzde, aile içinde bile her fert yalnızca kendisi için yaşıyor! Kimse kimsenin derdiyle ilgilenmiyor. Öz be öz kardeşlerin derdi bile, birbirlerini ilgilendirmiyor! İnsan, tarihinin en büyük yalnızlığı içinde; yalnız doğuyor, yalnız yaşıyor ve yalnız ölüyor! Batılı toplumlarda aile çoktan yıkılmış olduğundan, aile ve akrabalık bağları kopmuş; insanın olmazsa olmaz değeri olan 'sevgi' sırra kadem basmıştır. Birbirinin kemiğine musallat olarak yaşayan yığınla insan, pörsümüş ruhundaki 'sevgi'yi dindirebilmek için, hemcinsini itip, köpekle yaşamayı yeğlemiştir! Çocukları dağılıp gitmiş, ıssız kalan Batılı evleri yalnızca köpekler şenlendiriyor! Kendisini böylesine ihmal eden insan, en az bir bu kadar zarar ve ziyanı da çevresine vererek, dünyayı yaşanmaz kılmıştır. Dün, suyu kana kana içilen, balık tutulan ve hayat fışkıran nehirler bugün zehir akıtıyor. Bu gidişle yakında, insan soluyacağı havayı bile bulmakta zorluk çekecek! Kendine yabancılaşan ve sahteleşen insan, dünyayı da sahte dekorlarla donatıp mutluluk arıyor! İnsanın traji komik bu hali, katlanarak büyüyerek kıyamete değin sürecektir. Mutluluk, kendi gölgesi gibi; devamlı peşinde koşacak ama, bir türlü yetişemeyecektir. Bu, daha buradaki yani, dünyadaki azaptır. Dünya hayatı üç gündür; dün, bugün, yarın.. Asıl yarından, yani öldükten sonraki gün önemli.. Ki, o gün hiç bitmeyecek.. Üstelik, dünyanın bütün sıkıntı, ıstırap ve elemleri, ahiret azabının yanında 'hiç' sayılır! Çünkü; dünya azabı ne kadar ağır olursa olsun, dünya hayatı ile sınırlıdır. Netice itibariyle geçicidir. Ya ahiretteki azap?!