Cuma sohbeti

A -
A +

İnanmak ne büyük saadettir. Aksi halde; dünyanın her çeşit lezzetini bitiren 'ölüm' denilen gerçek ne ile izah edilecekti? İnkârcıların, içine yuvarlanıp bir ömür boyu debelendikleri ıstıraba bakın ki, 'ölüm'ü son, insanı başıboş ve manasız görüyorlar. Halbuki, kul yapısı basit bir eşyanın bile bir değeri varken; bütün bir kainatın sırlarını kendinde toplayan ve bundan dolayı 'küçük kainat' diye isimlendirilen, madde ve manasıyla muazzam bir yapı teşkil eden insan ve onun hayatı nasıl boş ve manasız olabilir? İnsanın, kendi yapısına ve hayatına boş ve manasız diyebilmesi için, yapı ve hayatının, evvel emirde kendi elinde olması lazım gelmez mi? İnsan cehaletinin koyuluğuna bakın ki, kendi dahili bulunmayan işte haddi aşıyor! Öyle ya; kainatın ve bizzat insanın kendi oluşumunda ne katkısı vardır? Cenab-ı Hakk, melekleri insana secde ettirdi ve bizzat kendisine muhatap kıldı. Mahluk için, bundan daha büyük bir şeref ve izzet olabilir mi? İnsanoğlu, kendisine verilen sayısız nimetleri bir kenara bıraksa; yalnızca yaratılışındaki bu üstünlüğün şükrünü eda edemez! Gaflet perdesiyle aklını örten ve dünyanın geçici zevk ve nimetlerine dalan ve Rabbini, O'nun emir ve yasaklarını göz ardı eden insan, nereye gideceğini zannediyor ve neye güveniyor? Kendi dışındaki yaratılmışlara bakıyor; her birisi kendinden daha süfli olmalarına rağmen, bunlardan hiç birisi boş ve manasız yaratılmamış iken; bütün bunları hükmü altına alabilen 'amir' konumundaki kendisi, nasıl gayesiz yaratılmış olabilir? Bütün alemi emrine amade gören ve onu kendi hükmü altına alan insan; kendinden ve kendiliğinden olmayan bu muazzam yapının işleyişine ve ahengine bakarak düşünmez mi? 'Ben neyim ve bu hal neyin nesi? Yetiş; yetiş, ey ulvi varlık muhasebesi!' Demez mi? İnsan; kendisini çok güçlü zannetse ve bu gücü sayesinde olay ve hadiseleri teshir edip hükmü altına alsa da; bu gücün kendinden olmadığını biliyor. En basitinden (!) nefes alış verişiyle hayatı soluyor. Ne nefeste (hava) ve ne de onu alıp vermede ve her alış verişte sağlanan hayatta kendisinin bir dahili yok! Dolayısıyla insan hazıra konmuş! Varlığı hazır, çevre ve muhiti hazır; istifade ettiği ve edebileceği sayısız nimetler de hazır! Bütün bu hazırları hazırlayanı, bilmemek ve düşünmemek için, insanın tek kelime ile nankör olması gerekir. Dünyanın basit bir nimeti karşılığında, iki büklüm olan, temenna eden ve bin bir teşekkürle mukabelede bulunan insan; varlık sebebini, sebeplerin müsebbibini nasıl düşünmez, düşünemez ve O'na boyun eğmez? Cenab-ı Hakk, hadis-i kudside: 'Ey Âdem oğulları! Sizi kendim için yarattım. Herşeyi de sizin için yarattım. Senin için yarattıklarım, seni, kendim için yaratılmış olduğundan men ve gafil ve meşgul etmesin!' buyuruyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.