Cuma sohbeti

A -
A +

Dünya üzerindeki İslam coğrafyasına bakın, Müslümanların Müslümanlık hallerini görün! Gelir dağılımındaki en büyük adaletsizlik, İslam ülkelerinde.. Savaş, İslam ülkelerinde.. Perişanlık, sefillik, İslam ülkelerinde.. Rüşvet, suiistimal, adam kayırma, İslam ülkelerinde.. Zulmün envai çeşidi İslam ülkelerinde.. Oysa; İslam coğrafyasına bakıldığında, yer altı ve yer üstü zenginliklerinin her türlüsüne malikler. Bu ülkelerin idarelerindeki bir avuç zorba takımı ve onların yandaşları, her türlü nimetten alabildiğince istifade ederken, oralarda yaşayan insanların yekunu açlıkla pençeleşiyor. Müslümanların içinde bulundukları bu zillet hali, inanıyoruz dedikleri dinlerini ne denli anlayıp yaşadıklarının en açık delilidir. Halbuki, Cenab-ı Hakk; en son ve en mütekamil bu dini, insanlara dünya ve ahiret saadetini elde etsinler diye gönderdi. Müslümanların fiillerine ve yaptıklarına dikkat ettiğimizde; iman ettik dedikleri dinin, adeta karışında yer alıyorlar! Yani, imanlarına muhalif bir yaşantı içindeler.. Cenab-ı Hakk; 'Üzerinize gönderdiğim nimetlerime şükrederseniz, onları ziyade kılıp, artırırım. Eğer, bu nimetlere karşı nankörlük ederseniz, onları elinizden alır ve şiddetli azap ederim' buyuruyor. Soframızdaki bir lokma ekmeği düşünelim. Hangi istihalelerden geçip de önümüze gelmiştir? Bunun için seferber olan tabiat olayları (rüzgar, bulut, yağmur vb.) bile; acziyet içindeki insanın ne denli bir rahmete muhatap olduğunu göstermektedir. Topraktaki ve yer üstündeki istihaleleri ve yüzlerle ifade edilebilecek insanların çalışmaları neticesinde ekmek olup soframıza geliyor. Sadece ekmek nimetinin şükrünü eda etmekten acizdir insanoğlu. Nimete şükür, öncelikle nimetin Allahü tealadan olduğunu bilmektir. Ve sonra, verilen bu nimetleri, hakiki sahibinin (Cenab-ı Hakk) uygun gördüğü yerde ve şekilde kullanmaktır. Şimdi sorarım size sevgili okuyucularım; fert fert Müslümanlar, aile aile, sokak sokak, mahalle mahalle, cemiyet ve nihayet millet ve milletler olarak; bizlere sunulan onca nimetin hangisini Allah'tan bildik ve hangisini O'nun emirleri doğrultusunda kullandık? Zahirde, dünyanın petrol zengini İslam ülkelerinde fukaralık ve sefillik diz boyu! Petrolün kaymağını yiyen de, aç kalıp sefilane hayat süren de, gırtlağına kadar günaha batmış! Bir kısmı da zenginlikten azıp azgınlaşmış!.. Dinlerine bu denli bigane kalan insanların manevi hastalıklarından bahsetmeye gerek yok. Gaflet perdesi, akılları öylesine örtmüş ki; her iki kesimin (zengin-fakir) bedeni hastalıkları da görülüp ibret alınamıyor. Zengin fazla beslenmekten, fakir ise, beslenememekten hasta! Bazıları, bu zillet hallerini görüp hayıflanıyor. Bunlara ne kadar şaşılırsa azdır. Müslümanların hallerine bakıp da, gökten taş yağmadığına dua etmek lazımdır! Her şeyin sahtesi kötüdür; ancak, inancın sahtesi kötülerin en kötüsüdür. İman, ihlas gerektirir zira. Nitekim, sevgili Peygamberimiz imanı tarif ederken; 'iman, süsleme ve temennilerle değil, inanılan şeyin kalpde yerleşmesi ve o yerleşeni de amelin tasdik etmesine denir' buyuruyor. Müslümanların imanları (inandık dedikleri) ile amelleri taban tabana zıt! Kimi kandırmaya çalışıyorlar? Kimi olacak; halleri bu suale yeterli cevap teşkil etmiyor mu?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.