Gelen yüzlerce mektup, faks ve e-mail arasından bir tanesi var ki, beni son derece sevindirdi ve böyle okuyucumuz olmasından dolayı da Rabbime hamdettirdi. Bu yazının sahibi belli ki mükerrem ve muhterem bir kişi.. Biliyorum; bu mektubu 'ÇERÇEVE' sütunuma almakla yazım şereflenecek, okuyanlarla birlikte ben de şerefyab olacağım. Buyurun birlikte okuyalım: "Ne hazindir ki, son günlerde ezan da münakaşaya ve tartışmaya açılmıştır! 1400 seneden beri, okunan ezanda bir değişiklik yapılmamış ise, ezanın bir ibadet olmasındandır. Yani, ezan bir adet değildir. Adetleri, günün şartlarına göre değiştirmeye hakkımız vardır. Ancak, ibadetler, İlah tarafından tespit edilip, Peygamberlerine bildirilir. İlah'ın uluhiyyet hakkını yerine getirebilmemiz için, bildirdiği ibadetleri olduğu gibi kabul ve uygulama mecburiyeti vardır. Bu mesajı getiren melek ve Peygamberler dahi bunları değiştirmekle yetkili değillerdir. (Bilindiği üzere; ilahi mesaj, ya herkesin gözleri önünde, Mescid-i Nebevi'ye Cibril a.s. kapısından giren ve Peygamber aleyhisselamın huzuruna oturan melek tarafından, oradakilerin duyacağı şekilde tebliğ edilir. Ya da, Hz. Peygamber'in rüyasında veya uyanık halinde kalbine ilham edilendir. Esasen Peygamberlerin mevcudiyetinin sebebi, ilahi mesajı, Allah'ın kullarına iletmek olduğundan; Peygamberimizin yaşayışı, önerdiği, kabullendiği ve tavsiye ettiği herşey ilahi mesajdır.) Görülüyor ki, ezanı münakaşaya açmak, dini bu şekilde anlayamamaktan kaynaklanmaktadır. Milli açıdan ezan: Bayrak inmez, ezan kesilmez özdeyişi ile ezanın mahiyeti anlaşılır. Zira, bayrak bir milletin bağımsızlığını temsil eder. Ezan ise, bir beldedeki insanların din hürriyetini temsil eder. Ya da, o beldede hür Müslümanların varlığını bildirir. Ya da, o beldenin Müslüman beldesi olduğunu anlatır. Şu halde ezanı münakaşa etmek, bayrağı münakaşa etmek kadar yanlıştır. Esasen milletimiz, ezanı Türkçeleştirmek, yani ibadeti değiştirmek gibi, dine müdahaleyi geçmişte yaşamıştır. Bu tecrübe, toplum vicdanında derin ve acı izler bırakmıştır. Hz. Ali buyuruyor: Tecrübeyi tecrübe etmek ahmaklıktır! Lütfen; Müslüman toplumumuzun ve halkımızın tasvip etmediğine ve rencide olmasına sebebiyet vermeyelim! Onların huzurunu bozmayalım. Zira, çok zor günlerden geçen bugünkü dünyamızda ve yurdumuzda insanların ruh yapılarını yıpratmayalım. Milletimiz, bütün haklardan daha çok hür ve huzurlu yaşamaya layıktır. Ezan bir ibadettir. Bu ibadetin hal ve hareketler ile yapılan kısmı vardır. Bir de, sözleri ve şartları ile ilgili kısmıdır. İbadetin temel özellikleri ise, Allah'ın yegane İlah olmasından ötürü; (herşeyi yoktan var etmesi, en güzel şekilde, mükemmel ve muazzam dengeler ile yaratması; zamanı içerisinde yaratmış olduğu boyutlu mekanı idare etmesi ve yarattıklarından akıl vermek suretiyle insanı en ziyade faidelenmesi karşılığında (!) ya da, övünmek, şükredilmek, tanınmak, yüceliğini kabullenip ibadet edilmek, mukaddes bilinmek, yalvarılmak.. gibi, yüce kudret sahibinin tercihine binaen; elbette ki, tek ve yegane hak sahibi O'dur. Bundan ötürü; En yükseğe çıkıp En gür ses ile En güzel şekilde En büyük edep ve huşu içerisinde Allah'ın beğendiği sözler ile, günde beş defa ezan okumak, O'nun yüceliğini haykırmak ve O'nun uluhiyet haklarının olduğunu insanlara hatırlatmak ve bu hakkı ifa için, insanları kulluğa davet etmek, (kul olduğunu hatırlatıp, insanların azgın, katil, diktatör, hırsız ve terörist olmamalarını temin etmek) elbette ki ibadettir. Toplum adına, en yüksek yerden Allah'ın varlığını, büyüklüğünü; her an dünyanın her yerinde kulların haykırması, elbette ki kulluk borcudur. İşte ezan, hal ve hareketleri ile bunları ihtiva eder. Ezan bir ibadettir. Bir ilahi, müzik konseri değildir. Bu sebeple ezanı musiki makamlarına göre okumak, ibadet olmaktan çıkarıp musikileştirmek nasıl kabul edilir? Kaldı ki, vatandaş, bu gidişle yarın arabesk, öbür gün pop tarzında mı okutulacak gibi bir zehaba kapılır! Ezanın sözleri ile kısımlarının tetkiki kapsamlı bir iş olduğundan oraya girmiyorum. Lütfen ezanı; Peygamberimizin zamanındaki gibi okumaya ve okutmaya gayret gösterelim! En yüksek yerde, en yüksek sesle, en gür ve en hür bir şekilde akıl ile mükellef ve mükerrem olan insan sesi ile; her belde, her mahalle, her köy kendisi için, kendi cemaati, sakinleri için okusun. Hoparlör ve radyo gibi metalik seslerle, başka yer sakini ve cemaati için okunmasın! İnsan sesinin, insan ruhu üzerindeki tesiri göz ardı edilmesin. Vesselam."