Ruhu ve bedeniyle ziyadesiyle aç yaratılan mahluk insandır. Zalimlerin en zalimi, cahillerin en cahili, harislerin en harisi; şeytandan daha aceleci ve şeytanı çıldırtan benliğin sahibi insan!.. Bu açlık halinde ve her türlü haramla, ruhu ve bedeni tıka basa doyurmakla, aşağıların en aşağısı insan!.. Rabb'a teslimiyetle (Müslüman olunmakla); ruhu ve bedeni Allah'ın zikriyle ve helal ettiği rızıklarla doyurup (!) bezeyen de insan.. Böyleyken; üstünler üstünü, eşref-i mahluk olan da insan.. Büyük veli, Allah'ı, zıtları bir arada bulundurmakla buldum buyuruyor! Yarattıkları arasında en üstünü insan olduğu gibi, en alçağı da, yine insan.. Yani, ikisi de seçilmiş; biri hayırda ve hakda, diğeri şerde ve zulümde!.. Birinin hamur mayası muhabbet (sevgi), diğerinin ki, nefret.. Biri, Hakk'a ne kadar yakın ise, diğeri aynı nispette uzak.. Biri dost, biri düşman; ama her ikisi de insan!.. Bir Farisi beyitte buyuruluyor ki: 'Sıkıntılarım, dert ve ıstıraplarım, o kadar çok ki, anlatmaya kalkışsam, dilim yanar! Sussam, kemiklerimin içindeki ilik tutuşur!' Burada; Hafız-ı Şirazi'ye sığınmaktan başka bir çare yoktur: 'Ey gönül! Sabret ve gam yeme! Elbet, bu gecenin sonu gündüzdür; bu akşamın sonu sabahtır!' Üç günlük dünyanın geçici nimetlerine aldanıp, kendisini kral zannedenler, Allah'a ve O'nun dinine harp ilan ediyorlar! Ağızları, elleri ve kılıçları kanlı olarak, cehennem çukurlarından bir çukur olan kabirlerini boyluyorlar! Dönüşün ve varılacak yerin Allah (c.c) ve O'nun huzuru olduğunu unutuyorlar! İİnsan, her şeyi bir kenara koysa ve yalnızca varlık sebebini düşünse; Allah'ı bulur! Öyle ya; insanı var eden, varlıkta durduran ve yok olmaktan koruyan kimdir? İnsan, ömrünü secdede geçirse; yalnızca var ediliş nimetinin şükrünü eda edemez. Hiç yaratılmadığı gibi, böcek veya ot olarak da yaratılabilirdi! O halde, bunca nankörlük niye ve ne hakla? Allah, yaratmış olduğu insandan; bizzat var edilişi ve kendisine bahşedilen sayısız nimetler karşılığında yalnızca tanınmak ve bilinmek istiyor! İnsan, kör nefsini tatmin için, ne eziyetlere katlanıyor; ne bayağı işlerde ter döküyor; ve ne aşağılık insanlara temenna ediyor! Oysa Rabbimiz, bu aşağılık hallerden hiç birisini bizden istemiyor; bilakis, izzet ve şeref sahibi olmamızı, birbirimizi sevmemizi ve yalnızca kendisine ibadet etmemizi istiyor. Üstelik, bu isteklerin hepsi de insan için.. İnsanın dünya ve ahiret saadeti için.. Rabbini ve kendini unutan ve kendinden kaçmaya çalışan insan için, bakınız Allahü teala ne buyuruyor: '(Cenab-ı Hakk, yeminle buyuruyor ki ), insan, Rabbine karşı pek nankördür. Şüphesiz buna kendisi de şahittir ve o, mal sevgisine de aşırı derecede düşkündür.' (Adiyat suresi, 6-8. ayet mealleri) Nefsimizin şerrinden Allah'a sığınırız!