Cumhurbaşkanımızı Anayasa Mahkemesi Başkanı iken ve özellikle mezkûr mahkemenin kuruluş yıldönümlerinde yaptığı; gerçek demokrasi için 'ince ayar' konuşmalarından tanıyoruz! O konuşmalarında, bir hukuk adamı mantığı ile kılı kırk yarıyor ve adalet ve demokrasi için çırpınıyordu! Bu cümleden olarak; mevcut parlamenter sistemimizde, Cumhurbaşkanlarına verilen yetkileri; sorumsuz bir kişi olması hasebiyle çok görüyor ve bunun altını defaatle çizdiği oluyordu. Doğrusu; böyle bir hukuk adamının; demokrasi tarihimizde ilk defa Cumhurbaşkanlığı makamına getirilmesine hemen herkes gibi biz de sevinmiştik! Cumhurbaşkanı sayın Ahmet Necdet Sezer'i Türk toplumu; gerçek yüzü ve manasıyla, Cumhurbaşkanlığı makamında; mahut MGK toplantısında Başbakan Bülent Ecevit'e Anayasa kitapçığı fırlatmakla ve bu durumun kamuoyuna açıklanması ile birlikte sebep olduğu ekonomik krizle tanıdı! Cumhurun başkanı olmasına rağmen; nedense cumhurun içinde görünmeyi; halkın arasına girmeyi, iç ve dış seyahat yapmayı pek sevmiyor! Televizyon ekranlarına çıkmadığı gibi, gazetecilerle görüşüp gazetelere beyanat da vermiyor! Köşk'e çekilmiş ve kapalı kapılar ardından görevini sürdürmeyi deneyen bir Cumhurbaşkanımız var! Bütün bunlardan yani, alışılmadık bu tavırlardan dolayı; doğrusu şaşkınlık içindeyiz! Nasıl şaşırmayalım ki; demokrasi tarihimizde gelip geçen hiçbir Cumhurbaşkanına benzemiyor! Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır diyeceksiniz ama; ortada yenilen yoğurt da göremiyoruz! Hele; AK Parti iktidarından sonra; Meclis'in 3'te 2 çoğunlukla aldığı kararları iki kez üst üste veto etmesini, onun hukukçu ve demokrat kişiliğine yakıştıramadığımızı burada belirtmek isteriz! Hükümetin hazırlamış olduğu ve, 2B diye tanımlanan; orman vasfını kaybetmiş arazilerin -ki, bu yerler bütünüyle şehirleşmiş olup, ormanla ve ağaçla bir ilgileri kalmamış; kaymakamı vb. olan devasa yerleşim merkezleridir- iskan edicilerine para karşılığı verilip; böylelikle, hem onları kanunsuzluktan kurtarmak ve hem de devlete gelir elde etmek için düşünülmüş çok önemli bir kanun tasarısı vardı. Bu kanunu, bir sürü gerekçesi ile birlikte Meclis'e iade etti. Meclis de; Cumhurbaşkanı'nın bütün itirazlarını dikkate alarak ve onların her birisini kanun metninden çıkararak, kanunu yeni haliyle Köşk'e gönderdi. Anayasa değişikliği kapsamında olan bu kanun, ayrıca seçilme yaşını da 25'e indiriyordu! Meclis'ten 368 oy alan bu kanun da 'veto' yiyince; millet gibi Başbakan da bu durumu anlayamadı ve; devlet-millet adına çok üzüldüğünü açıklamak zorunda kaldı! Sokakta karşılaştığımız hemen herkes; Cumhurbaşkanı'nın tek başına 'muhalefet' görevi mi üstlendiği sorusunu sormaktan kendisini alamıyor!