Türkiye ve Türk insanı merhum Özal'a kadar 'statüko'yu yaşadı. İçine kapalı bir sistemle dünyadan habersiz yaşıyorduk. Oysa dünya, hiç de eskisi gibi ağır aksak dönmüyordu! Gelişen teknoloji; insanlık tarihinde 300-500 yıllık zamanlara tekabül eden 'çağ'#rrı, neredeyse 10'lu 20'li yıllara inkılap ettiriyordu! Bilişim teknolojisinin dünyayı sarması ile birlikte, sanayi toplumlarının pabucu dama atılmakla kalmadı; üzerine birbirlerine zıt sistemlerin inşa edildiği 'kol gücü' yerine 'beyin gücü' ikame oluyordu. Üretim araçları ve üretim modelleri değişti. Bundan da önemlisi sermaye 'para' olmaktan çıktı! Bunun manası; şimdiye dek insanlığa insan eliyle sunulan ve insanı inkar eden bütün sistemlerin çöküşü demekti! İlk çatırdı komünist bloktan (Sovyet Rusya'dan) geldi. Bizde dünyanın 'küreselleşme'ye gidişini ilk fark eden Özal oldu. Hızla 'transformasyon'a girişti. Eskiye ait köhnemiş ne varsa, büyük bir cesaretle yıkıyor; yenileri onların yerine koyuyordu. Özal'ı kimse anlamadı! Özal öldükten sonra, hele bugün geldiğimiz nokta itibariyle hemen herkes Özal'ı anladı ve arar oldu ama!.. Değişen dünyada insan kendisini arıyor! Rejimler arasında en az günahkar olanı demokrasi bile, insana endekslenmek, insanı merkeze koyabilmek ve onun etrafında şekillenebilmek için kılıktan kılığa giriyor! Bütün değer yargılarını gözden geçirerek, mefhumlarına yeni manalar yüklüyor! Demokrasi artık, çoğunluğun sistemi değil; tek kişi de olsa azınlığın hak ve hürriyetlerini koruyan, geliştiren 'çoğulcu' sistem olarak sahnedeydi! Artık hamasi nutuklarla; vatan millet edebiyatlarıyla toplumları idare edebilmenin imkanı kalmamıştır. Çünkü; dünyadaki bu hızlı değişimle birlikte toplumların arayış ve beklentileri de değişmiş; kendisin mutlu kılacak yeni modelleri bekler olmuştur. İletişim araçları gelişmeden, yani kimsenin olan bitenlerden haberi olmadığı bundan önceki devirde, 'merkezi idare'ler kendilerine vehmettirdikleri kutsallıkla yaşayabiliyorlar ve bu durumu kendi halklarına ve dünyaya yutturabiliyorlardı! Herkesin her şeyden haberdar olduğu böyle bir zamanda, bu külü yutturmanın imkan ve ihtimali kalmamıştır. Dolayısıyla, herkesin bu dönüşümü yapıp yenileşmeye açık olma zorunluluğu vardır. Özellikle, milleti idareye talip siyasi partilerimiz, yeni dünyayı okumak zorundadırlar. 'Statüko'nun öncüsü CHP bile, 'küreselleşme'nin temsilcisi Kemal Derviş'i saflarına kattığına göre; diğer bütün partiler bu durumdan ibret almalıdır!