Türkiye, uzun yıllardan ve büyük ıstıraplardan sonra; 3 Kasım seçimleri ile birlikte nihayet istikrara kavuştu! Millet, beklenmedik bir basiret göstererek; önüne konan onca parti içinden bir tanesini (AK Parti) tek başına iktidara taşıdı. AK Parti iktidarı, Türkiye'yi merhum Özal'ın bıraktığı yerden alma şansına dahi sahip olamadı! Aradan geçen 10 seneyi aşkın bir zamanda ülke, tek kelime ile talan edilmiş; millet, maddede ve manada canından bezdirilmişti. Merhum Özal'ın dillendirmesine rağmen ömrünün vefa etmediği; ondan sonra da iktidara gelen hemen her partinin diline pelesenk edip bir türlü kuvveden fiile çıkaramadığı; devletin yeniden yapılandırılması işi de, böylece AK Parti iktidarına kalmış oldu. Devletin bilinen hantal yapısı, sistemin işleyişini öylesine tıkamış ve çare üretemez hale getirmiştir ki, yeniden yapılanmayı olmazsa olmaz kılmıştır! Mesela; özelleştirme.. Her parti ve her siyasi iktidar özelleştirmenin lafını etmesine ve gereğine vurgu yapmasına rağmen, her nedense; bir türlü başarılamamıştır. Öyle ki; Özelleştirme İdaresi, kendi personelinin maaşını veremez, kendi yükünü taşıyamaz hale gelmiştir! AK Parti iktidarı, önündeki devasa dış problemlerin yanında, samimiyetle içerideki konulura da eğildi ve bu cümleden olarak; değişimin öncüsü olacağını ve bu hayırlı hizmetin kendilerine nasip olacağını açıkladı! AK Parti'nin değişimdeki ısrarını gören statükocular, sahip oldukları saltanatın gitmekte olduğunu görünce, ellerindeki bütün imkanları; tabii bu arada malum bir kısım medyayı da kullanarak direnişe geçtiler! Çamur at, tutmazsa da izi kalır kabilinden; müthiş bir iftira kampanyası başlattılar! Yandaşlarına, gazetelere boy boy ilan verdiriyorlar! Bilir-bilmez kişileri televizyon ekranlarına çıkararak, gazetelere yazılar yazdırarak olayı saptırmaya çalışıyorlar! İşi, öylesine saptırıp şirazesinden çıkarıyorlar ki; çıkarılacak Yerel Yönetim Kanunu ile ülkenin üniter yapısının değiştirilip, birlik, dirlik ve düzenin bozulacağını ve; bu kanunla ülkenin bölünmesine hizmet edileceğini ileri sürüyorlar! Bu denli muhalefet örneğini çok gördük. CHP zihniyeti denilen bu muhalefet anlayışı; 'söyletmen vurun!' demektir! Bozulan ve sapkınlaşan Yeniçeri taktiği!.. Halbuki, bu sistemin tıkandığını, bir adım gidemediğini ve mutlaka değişmesi gerektiğini, kendileri de en az AK Partililer kadar biliyorlar! Bu durumun en bariz ispatı da; kendi partilerinden milletvekili seçtirdikleri Kemal Derviş'in söylem ve eylemleridir! Kemal Derviş, söyleyip yaptığı zaman; gerekli olanları; daha da ileriye götürerek, başka iktidarlar yapmaya çalışınca; gereksiz ve hatta; tu-kaka! Zaman tünelinde kalan; dünyadaki değişim ve gelişmelerden habersiz statükoculara verilecek en iyi cevap; ne pahasına olursa olsun kervanı yürütmektir! Türkiye için bir şans ve fırsat olan bu günkü AK Parti iktidarı; elde ettiği bu fırsatı çok dikkatli ve akıllıca kullanmalıdır! Çıkaracağı kanunları, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ve toplumla paylaşarak, tartışarak ve mutlaka uzlaşarak Meclis gündemine taşımalıdır! İyi de, güzel de yapsa; ben yaptım oldu, mantığı ile hareket etmemelidir! Çünkü; karşısındaki muhalefet yalnızca CHP değildir! CHP ile birlikte; öküzün altında buzağı arayan; statükonun temsilcisi, birçok kurum, kuruluş ve bunları ellerinden kaçırmak istemeyen; buralardan beslenen yığınla insandır!