Süleyman Demirel, dünyada yaşamakta olan; en geniş tecrübeye sahip birkaç siyaset ve devlet adamından biridir. Dile kolay; bürokrat, siyaset ve devlet adamı olarak, son 50 senelik tarihimizde; inişli çıkışlı da olsa, hep onun adı geçer. Bu da, her faniye kolay kolay nasip olmayan bir meziyet ve talihtir. Geçen gece bir televizyon kanalında son 50 senenin muhasebesini yaparken, kendisinden bahisle; 'ben, nasıl gelinip gidileceğini göstermesi bakımından nadir örneklerden biriyim; bana bakıp herkesin şu hususu çok iyi bellemesi gerekir ki, mahkeme kadıya mülk değildir' dedi. Anlayana! Mevcut siyasi tabloyu değerlendirirken; Türkiye'nin kavuşmuş olduğu, bir partinin tek başına iktidarını fevkalade önemli görüyor ve; bu durumu ülkemizin seneler senesi özlemle beklediğini vurguluyor. Yalnız, burada bir hususun altını çiziyor ve diyor ki: 'Tabii bu gücü iyi kullanmak lazım. Her şeyi yapacağım derseniz; hiçbir şey yapamazsınız! O halde doğru olanı yapmaya yeltenmelisiniz ve onu yapmalısınız!' Demirel'in satır başları halinde; son olaylara ışık tutuşuna gelince: -'Irak'ın şekillenmesine katılmayı biz istedik. Eğer; Türkiye olarak, bölgemizde bir güç olacaksak ve gücü sürdürmeyi hedefliyorsak; mesela önümüzdeki 30 sene içinde bu bölgede bir rol oynayacaksak, Irak'a asker göndermeliyiz. Dikkat edin; Irak'a savaş için asker gönderiyor değiliz. Zaten, bunu bizden isteyen de yok. Bizden, Irak'ın istikrara kavuşması için asker isteniyor. Irak, Lübnan'a dönmemelidir! Dünyada 30 devlet bu istikrar gücüne katılmış. Irak'ta kaos, iç savaş ve bölünmüşlük en ziyade Türkiye'i; Türkiye'nin güvenliğini tehdit eder! Birinci Tezkere'de, ABD ile olan 50 senelik dostluğumuzu zedeledik. Demokrasi deyip işin içinden çıkmak istedik ama; doğrusu öyle değil! İktidar adına Meclis değil, hükümet konuşacaktır! Konuşamıyorsa, iktidar boşluğu var demektir! Bazılarının iddia ettikleri gibi, uluslar arası meşruiyet yalnızca BM kararlarında aranacaksa; ulusal çıkarlarımız söz konusu olduğunda ne yapacağız?! O halde, anayasadaki bu eksiklik giderilmeli ve bu ilave oraya yapılmalıdır. Yani, asker gönderme; uluslar arası meşruiyetle birlikte, ulusal çıkarlarımız da söz konusu olduğunda şartını ihtiva etmelidir!' - 'Türkiye, nedense özeli sevmemiştir. Sevmelidir; bu, çağın gereğidir. Mevcut hükümet 20 bin çocuğumuzu özel okullarda okutmak için bir imkan hazırlamış ama, bu, kabul görmemiştir. 50 bin öğrencimiz özel okullarda okuyor. Devletin, bu öğrenciler için özel okullara para aktarmasını yanlış buluyorsanız; adama sormazlar mı; devlet kendi okullarında okuttuğu öğrenciler için para harcamıyor mu?! Yok eğer, bu okulların bir kısmı tarikat okuludur, oralarda dinci yetiştiriliyor derseniz; burada özür kabahatten daha büyük olur! O vakit; oralarda mevcut okuyanların durumu ne olacak? Onlar, bu ülkenin vatandaşı değil mi? Onların durumu ne olacak? Devlet, bakmakla yetinmez; gerekli tedbirleri alır!' - '2B inatlaşması konusuna gelince; mesele orman meselesi değil ki; orman vasfını yitirmiş; üzerlerinde köyler, kasabalar, ilçeler kurulmuş yerler söz konusudur. Fiili durum budur. Bunu ne yapacaksınız? Hiçbir şey yapmamak, sen burada otur demektir! Devlet olarak; bu yerlere okul açmışsın, su elektrik götürmüşsün, yol yapmışsın, kaymakam, hakim, savcı tayin etmişsin. Devletin kurum ve kuruluşlarını götürmüşsün. Vatandaşı, bu kanunsuzluk halinden kurtarmak ve bir hal çaresi olarak; bu yerleri onlara satmak ve; karşılığında tapu vermek neden hukuksuzluk olsun?' Sütunumun darlığından; sayın Süleyman Demirel'in vurguladığı, yalnızca bu hususlara yer verebildim. Böyle bir cumhurbaşkanımız vardı ama, kıymetini bilemedik!