Demokrasiden anladığımız

A -
A +

Siyasette, bizde eskiden beri; siyasi partilerin başına paraşütle insan getirilmesi âdettir. Bunun son örneğini, Mehmet Ali Bayar'ın ABD'deki görevinden istifa ettirilip, Demokratik Türkiye Partisi'nin başına getirilişinde gördük. Vaktiyle (1964'te); DSİ Genel Müdürlüğü'nden istifa edip AP'nin başına getirilen Süleyman Demirel de aynı yolla siyasete girmişti. O günün şartlarında, yani İnönü CHP'sinin ihtilal yaptırıp, millet iktidarının zorla gaspedildiği olağanüstü bir dönemde; böylesi bir hal yakışık alabilir ve mazur görülebilirdi. Bugün için aynı yolu takip etmek ve bir siyasi parti delegelerini 'kurşun asker' gibi emir-komuta ile yönlendirmek; ağır aksak işliyor da olsa, demokrasimiz adına hayra alamet değildir. 40 yaşındaki bu genç adam (M. Ali Bayar) neden böyle bir yolu tercih etti ve hele; Türk siyasi tarihimizde muvazaa partisi olan ve milletin hafızasında 'yıkıcı' isim bırakan ve yine milletçe ölüme terk edilmiş DTP'yi tercih etti, bilmiyoruz! Siyasetteki yeni oluşumlarla eskilerin pabuçlarının dama atıldığı bir gerçektir. Bundan böyle; Türk siyasetinde Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan ve Bülent Ecevit isimleri duyulmayacaktır. Türk insanı 3 hatta 4 nesil boyunca, hep bu insanların isimlerini duydu ve bunların kendi aralarındaki kavgalara şahit oldu. Demokratik alemde sadece bize has 'inat' ve 'hırs'a bakın ki, siyasette ve normal hayatta fiziki olarak tükenen bu tipler, hâlâ koltuklarında ısrar edebiliyor veya siyaseti dışarıdan yönlendirerek, bitmez tükenmez intikamlarını sürdürebiliyorlar! Kim ne derse desin ve kimler ne kadar direnirse dirensin, bütün bunlar 'kuğunun son ötüşüdür!' ve artık meydan yenilerindir. Dolayısıyla, erken ya da zamanında yapılacak önümüzdeki seçimler, siyasetteki yeni yüzler arasında cereyan edecektir. Şimdilik tek belirsiz kalan, Ecevit'ten sonraki DSP'nin başına kimin geçeceğidir. Kemal Derviş mi, İsmail Cem mi, Hüsamettin Özkan mı veya bir başkası mı, bunu zaman gösterecektir. Her hal ve şartta, genç ve taze beyinlere ihtiyaç olduğu su götürmez bir hakikattir. Dün, daha demokrasi tarihimizin başlangıcında milletçe; 'Yeter! Söz Milletindir!' diyerek yola çıkılmış ve epeyce mesafe alınmıştı. Eski siyasilerden ve onların kendi aralarındaki 'kör döğüşü'nden usanan ve bıkan millet, bundan böyle de, 'Yeter! Ve yakamızdan düşün!' diyor. Neden anlamak istemiyorlar? Bakınız; işi sahiplenen gençler, meydanları tıklım tıklım dolduruyor ve bangır bangır geliyor! Gençlerin siyasetteki bu yeni atılımlarını görmemek için, ya bizdeki gibi 'dinozor' siyasetçi veya kör olmak icap eder! Toplumu siyaset kurumuyla barıştırmak ve toplumun ihtiyacı olan siyaseti oluşturmak istiyorsak, bu gençlerin önünü mutlaka açmalıyız. İstikbal onların zira!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.