Yalnızca bu hükümetin 6 aylık iktidarı döneminde 3 Uyum Paketi Meclis'ten geçti. TBMM'nin bu üstün gayreti ve yüksek performansı her türlü takdirin üzerindedir. Avrupa demokrasilerinin standartlarına kavuşabilmek ve Kopenhag Kriterleri denilen; insana yaraşır hak ve hukuka sahip olabilmek için çırpınan bir toplumuz. Ancak; şu hususu unutmamak gerekir ki, Türk toplumu, inanç ve kültürüyle, asırların birikim ve tecrübesi ile ruhuna tevarüs eden, başa bağlı bir cemiyettir. Tarihte de örneği görüleceği üzere; Türk toplumu hiçbir zaman toplu bir isyanı ve baş kaldırmayı sergilememiştir. Bu yüksek ahlak ve seciye, Türk'ün ruh karakteridir. Dolayısıyla böyle bir milletin; 'hak verilmez, alınır' ilkesi karşısındaki hali ortadadır. Ve yine millette; hayır veya şer olabilecek bir hareketin topluca meydana gelmesi alttan yani milletin kendisinden beklenemez! O halde; bu milletin iyiye veya kötüye gidişatı, bizzat idarecileri eliyle olacağından; hiçbir millette olmadığı kadar, lider ve onun kadroları büyük önem arzetmektedir. Bakınız; 50 seneyi aşkın bir süredir demokrasi ile yönetilmemize rağmen; demokrasimiz gerçek manası ile kuvveden fiile çıkmamıştır. Milletin özlem ve beklentileri ayyuka çıkmasına rağmen; millet; bunları, hep tepeden; idarecileri tarafından yapılsın istemiştir! Otuz iki dişini gömmüş; derin bir sükut ve sabır içinde devamlı suretle beklemeyi yeğlemiş ve bu amaçla bir harekete girişmeyi asla düşünmemiştir! Verilenle yetinen mazlum bir millet; bizi ifade etmeye kafidir. Ve yine bakınız; şu AB süreci olmasa idi; bizim kamil manada demokratlaşabileceğimiz söz konusu olmayacaktı! Acı ama, gerçek olan budur. Demokrasi adına bütün bu olumsuzluklar, Türk milletinin tepesine musallat olan; milletinden ve onun değerlerinden kopuk; milletine tepeden bakan ehil olmayan idareciler yüzünden meydana gelmektedir. Vebal, milletten ziyade, onu yönetenlerde olmuştur! Millet yanlış yöneticiler seçse bile, bunu kandırılmak suretiyle yapmıştır! Onu yönetmeye talip olanlar, demokrasi adına gökteki yıldızları vadederek iş başına gelmiş, geldikten sonra ise; demokrasinin her türlü nimetini bu millete fazla görmüşlerdir! Onlara göre; milletimiz, demokratik olgunluğa henüz erişememiş ve rüştünü henüz ispatlayamamıştır! Halbuki, demokrasi yani insan hak ve hürriyetlerinde çıtayı olması gereken yere koymazsanız; millet, o hak ve özgürlükleri tanıyamadığı için; daha doğrusu millete tanıştırılmadığı için, gereği gibi yaşayamayacaktır! Bundan tabii ne olabilir? İnsanın yemediği ve bilmediği yemek aklına vurur mu? Milletin yaşadığı bu anti demokratik durum, zorba yöneticilerin dayatmalarının bir neticesidir. Böylesine tutum ve davranışlarla, milletimiz kendi idarecileri eliyle maalesef aşağılanmıştır! Bütün bunlardan dolayıdır ki, rüşt ispatı, milletten önce onun idarecilerine düşmektedir! Nitekim, milletin hırsızlığı ferdi ve çerçevesi sınırlı iken; yöneticilerinki hortumlama olup; deveyi hamuduyla (doğrusu havuduyladır) götürmek şeklinde olmaktadır! Balık baştan kokar diye boşuna söylememişler! Demokrasi adına; her şeyden önce, kokusuz ve korkusuz başlara muhtacız!