Partiler arası komisyon anayasanın tadili konusunda anlaşmaya vardı. Şimdilik 37 maddeyi kapsayan bu değişiklik bile, demokratik anayasaya doğru atılan önemli bir adımdır ve sevindiricidir. Seçilmiş Meclis'in, meşru zemindeki bu gayreti, ayrıca kayda değer önemli bir gelişmedir. Çünkü, şimdiye kadarki, Anayasa'ları hep atanmış Meclis'ler yaptı. Milletin başka seçeneği varmış gibi; adeta tasdik şartıyla onayına sunulan Anayasa'lara, demokratik hüviyet ve meşruiyet kazandırılmış oldu! 1982 Anayasası'nın üzerinden 20 sene geçmesine rağmen, Parlamento; Anayasa'nın ihtiva ettiği anti demokratik hükümleri içine sindirdi ve değiştirilmesi için, ciddi bir gayrete girmedi. Başta hukuk adamlarımız olmak üzere, toplumun hemen her kesiminden gelen yoğun istek ve baskılara karşı Parlamento, istemeyerek de olsa direndi. Zira, hemen her partideki parlamenterler anayasayı yalnızca eleştirmekle yetindi. Halbuki, bu Anayasa ile AB'ye girilemeyeceğini en iyi kendileri biliyordu! Her ne olduysa; siyasi parti liderlerimizin de gözleri ve ufukları birden açılıverdi ve Anayasa'nın yanında, Siyasi Partiler Kanunu ile Seçim Kanunu'nda da gerekli değişikliklerin gereği üzerine durmaya başladılar. Zaten, kendimize anlatamadığımız bu anti demokratik yapımızı, dışarıya hiç anlatamamanın ıstırabı içindeydik. Bu ıstırap halini ziyadesiyle duyan da, bizzat yabancılarla muhatap ve mahcup olan bizzat kendileri idi. Meclis'imiz, Derviş kanunlarında gösterdiği özen ve sürati; demokrasimiz için hayati önemi haiz Anayasa ve ilgili kanunlarda da göstermelidir. Bunun için gerekirse tatilinden fedakârlık yapmalıdır. Sistemdeki, yapısal bu çarpıklıkları daha fazla taşımamıza imkan kalmamıştır. Aksi halde şu çarpıklığı ne ile izah eder ve nasıl anlatabilirsiniz: Bir siyasi parti, Doğu ve Güney Doğu'da 11 ilin belediye başkanlıklarını kazanıyor. Bunlardan bir kısmında, tek başına yüzde 70'lere varan miktarlarda oy alıyor; bu siyasi partinin Meclis'te bir tek temsilcisi bulunmuyor! Herhangi bir ilin, isterse üst üste on kere; tamamen demokratik usullerle seçilmiş siyasi parti teşkilatını, mevcut partinin genel merkezi bir telefon veya faks emriyle iptal edebiliyor ve kendi istediği kişileri atama yoluyla iş başına getirebiliyor! Bu kişilere verilen delegelik yetkileriyle de, genel başkanlık ve parti meclisi seçilebiliyor! Dolayısıyla, bizde; siyasi parti genel başkanlığı, tek elde ve değişmez, değiştirilemez oluyor. Bunun neresine demokrasi diyebiliriz? Denmeyeceğini bile bile, daha ne kadar kendimizi kandırıp; demokrasiyi yaşıyoruz diye avutacağız? Kendimizi kandırır görünsek de elin oğlunun kanmadığı ortada! Sürekli ayıplanan ve hesap sorulan konumda olacağımıza ve bu zillet içinde yaşayacağımıza; neden elimizdeki imkanı kullanmıyor ve gerçek demokrasiye geçmiyoruz?