Dertleri asla demokrasi değil!

A -
A +

Dışımızdaki şer odakları ile içimizdeki aymazların ortak bir özellikleri var. Belki de bu benzerlik ve bu denli ruh ikizliği, onları aynı hedefe kilitledi! Bunların dertleri asla demokrasi değildir.
Önce içimize bakalım: 1950'den itibaren şeklen bir demokrasiye geçtik. Ne içeridekiler ve ne de dışarıdakiler, bizdeki halkın seçtiklerini bir türlü hazmedemediler. Seçilenlerin şahsında, gerçekte milleti aşağıladılar. O millet ne idi ki, 'kısa ve tüylü bacaklı olup, ancak göbeğini kaşıyabilirdi!' onun seçtikleri ne olsundu?!.
Kendilerini bu milletten saymayan, milletin tüm değerlerine yabancı ve hatta düşman olan bu güruh, azınlık olmasına rağmen; etkili ve yetkili yerlerdeki tüm köşe başlarını tuttukları için, sürekli bunların boruları öttü ve hep bunların dedikleri oldu. Dışarıdaki hempaları ile el ele vererek, istedikleri anda, milletin seçtiklerini alaşağı ettiler. Bu yaptıkları kepazeliklere de; 'demokrasiye geçiş süreci!' adını verdiler!
Milleti bu denli enayi yerine koydular; demokrasiden, millete ne verdiler ki, ona geçiş süreciyle bir şey vermek istesinler?!.
Bunların zihniyetine göre, kendi partileri kazandıysa, demokrasi var ve yaşasın demokrasi! Kendi partileri seçimleri kaybettiyse, millet, cezalandırılmayı hak etmiştir ve bu demokrasi kesintiye uğratılmaya müstahaktır!
Dün, televizyon yoktu; iletişim araçları bugünkü kadar gelişip yaygınlaşmamıştı. Mahut zihniyetin yaptıklarından ve mevzii olarak haberdar olunabiliyordu. Daha açık ifadesiyle, ateş düştüğü yeri yakıyordu! Bugün öyle değil; her an, televizyon denilen ekranda boy gösteriliyor ve millet, herkesin notunu, görerek ve bilerek veriyor. Samimiyetsizlikleri de yüzlerinden aktığı için, millet, bunları elinin tersiyle itiyor ve önüne konulan hemen her sandığa gömüyor!
Milleti tanıyıncaya ve milletin değerlerini paylaşıncaya kadar, bu oyun süreceğe benziyor; kendileri bilir!
Dışarıdaki hempalarının ise, ne bizdeki ve ne de bölgemizdeki ülkelerin demokrasileri, hiç mi hiç umurlarında değil. Onlar, en kolay şekilde sömürmelerine bakarlar.
Suriye'deki Esad'ı demokrasiye çekmek için onca gayretler sarf ettik; bizi dinlemedi, yollarımız ayrıldı ve eski ağa-babalarına yanaştı. Ağa-babaları, onu despotluğu ve zulümleri ile bağırlarına bastı. Keza, Mısır'ı görüyorsunuz; oradaki faşist bir generali, darbe ile başa geçirttiler ve dünyanın gözlerinin içine baka baka, sözde cumhurbaşkanı seçtirdiler!
Mısır halkının özlem ve beklentilerini ise, en şiddetli şekilde bastırdılar. Zira onlara göre, Mısır halkı, kahir ekseriyeti ile insan sayılmazdı! Nitekim, kendi hegemonyalarında bulundurdukları Körfez ülkeleri ve Suudi Arabistan için de demokrasi önemli değildir! Üç-beş aileyi ellerinde bulundurarak, bütün bu ülkeleri, istedikleri gibi sömürüyorlar. Daha ne Arap Baharı?
Mısır'daki kepazeliklere bakıp; bizde 1960'lı yılları görebilirsiniz! Aynı oyunlar bizde de oynandı ve halkın seçtiği iktidarı alaşağı etmeyi, bu millete 'bayram' diye dayattılar! Üstelik ne bayramı biliyor musunuz sevgili okuyucularım? Demokrasi bayramı... Demokrasiyi katlederek, demokrasi bayramı yapan zihniyet!
Milletle alay ettiğini sanan bu zihniyet, gerçekte başta milletimiz olmak üzere, tüm dünyanın alay konusudur!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.