Dertsiz insan yok!

A -
A +

Sevgili Sadi; "Dünyada dertsiz insan yoktur. Ben dertsizim diyen ise, insan değildir" diyor. Bundan da anlaşılıyor ki, en büyük dert dertsizliktir. Gönlü ve bütün zerreleri ile Hakka bağlı veli kulun yakarışı, beyni kamaştırsa da gerçeğin ta kendisidir: "Allahım! Derdimi artır!.." Nitekim sözünde "Rabbanî tesir" bulunan İmam-ı Rabbanî: "Dert ve belalar, sevgilinin attığı kementtir. Bu kementle dilediklerini kendilerine çekerler..." buyuruyor. Tabii burada asıl olan, kulun kulluk yani acziyet idrakinde olması ve başına gelen musibetlere güzelce sabır göstermesi ve bütün bunlardan razı olması keyfiyetidir. Hatta kul, daha beterine lâyıkken ve Cenab-ı Hakk'ın adliyle muamelesi karşısında dayanamayıp helak olacakken; merhametlilerin en merhametlisinin lütfuyla, tahammül edilebilir belalara duçar kılınmıştır. Metafizik bir ürperti!.. Dikkat edilirse, tahammül gücünü de veren O'dur. Bunun karşılığında sonsuz mükafatını da... O halde bize ne oluyor? Gelen bela ve musibetlere sabretmemek, üzüntü duymak hatta bağırıp çağırıp isyankâr olmak neyi halleder ki? Ayrıca insan, neyin hayır ve neyin şer getireceğini nereden bilebilir ki? Nitekim; bize hayırlı gibi gözükenler gerçekte helakımıza sebep olabilir; aynı şekilde bizim için yakıcı zehir gibi gözüken nice bela görünümlü şeyler de bizim hayrımıza, kurtuluş ve esenliğimize sebep olabilir! Dünyamızı neyin üzerinde kurduğumuza dair kendimizi hesaba çekelim. Mü'minin dünyası elbette Ahiret üzerine kurulmuştur. Ölümle sevdalı bu insanlar, bir ömür boyu Rabbi ile kavuşma "visal" anını bekler. O'nun kendisini nasıl karşılayacağının derdi ile yanıp tutuşur! Şair: "Ölüm asude bir bahar ülkesidir rinde!.." derken ne denli bir metafizik ürperti içindedir? İnandığı, güvenip dayandığı Rabbini "Cemal" sıfatıyla hayal ediyor ve O'nun sonsuz mağfiretine (bağışlama) iltica (sığınma) ediyor. Kula yaraşan... Öyle ya; üç-beş günlük dünya hayatı sonsuz olan Ahiret hayatının yanında nedir ki? Sıfır!.. Sıfıra bel bağlanır mı? Akıllı insan sonsuza, sonsuzluğa yani Ahirete talip olur. Nasılsa geçecek olan bu üç-beş günlük dünya hayatı için üzülmeye, dövünmeye; taşkınlık yapıp isyankâr olmaya değer mi? Acı da olsa, tatlı da olsa, neticede gelip geçici... Kula yaraşan, her hal ve şartta Rabbinden razı olmaktır. O'nun verdiği nimetlerin şükrünü eda edememenin acziyeti içinde olduğunu dile getirmek; şükretmek ve şükrünü artırması için yakarışta bulunmak kulun görev ve sorumluluğudur. Âlemlerin Rabbi; "Verdiğim nimetlere şükrederseniz, onları elbette artırırım. Bunlara karşı nankörlük ederseniz; elinizden alır ve şiddetli azab ederim... " (İbrahim Suresi, Ayet 7) buyuruyor. Cenab-ı Hak, sevgisini ve sevdiklerinin sevgisini kalplerimize yerleştirsin ve her hal ve şartta şükrümüzü artırsın.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.