Derviş siyaseti öğrendi!

A -
A +

Kemal Derviş'in siyasete bir girip 'pir' gireceğini daha önce ifade etmiştik. Milletçe onulmaz bir hastalığımız var; birisini veya bir şeyi ya göklere çıkarmak yahut da yerin dibine batırmak.. Kemal Derviş konusunda da aynı şeyler oldu. Adamcağız teknisyen sıfatıyla teknokrat olarak düşünüldü. Merkez Bankası'nın başına geçirilmesi için davet edildi. Gelince, ekonomik tabloları inceledi ve hükümetin kendisine ne kadar muhtaç olduğunu gördü. Bunun üzerine; bakanlıkta ısrar etti! Hükümet de çaresiz 'peki' dedi! Dolayısıyla, daha ilk günden büyük oynayacağı belli idi! Solcuyum diyor ama, devamlı sağ vuruyordu! Öyle ki, siyasi çevreler onu ANAP'a daha yakın buluyor ve eğer bir gün politikayı düşünürse, onun için en uygun yerin ANAP olduğu dillendiriliyordu. Hemen her solcu gibi ona da, bütünleşerek ayrışmak hastalığı arız olmuştu! Türkiye'de solu kurup geliştiren ve bu güne taşıyanların başaramadığı birleştirme, bütünleştirme işine koyuldu! Bunun için de en büyük engel, rahatsız olan Ecevit'i ve partisi DSP'yi gördü. Bakan sıfatıyla 'siyasi belirsizlik var' diyerek ve bunda ısrar ederek DSP'yi ortadan ikiye böldü! Böylece, yıkılmakta olan hükümetin diğer ortakları 3 Kasım'da erken seçim kararı almak zorunda kaldı! Bu arada Kemal Derviş, yükselen değer olarak soldaki ibrenin CHP'ye kaydığını görüyordu! Geçen seçimlerden en büyük parti olarak çıkan DSP'nin eriyip bittiğini ve yapılacak ilk seçimlerde barajın altında kalacağını, herkes gibi o da biliyordu! Tabiatıyla, siyaset yapacaksa bunun yerinin koalisyon partilerinden birinde veya onlardan kopanların yanında olamayacağını düşünüyordu! Tek düşündüğü ve hatta açıkça dillendirdiği husus solun bütünleşmesi idi! Solun ana çatısı olarak CHP'yi görüyor ve orada bütünleşmek için çaba sarfediyordu! Önceki niyeti, Ecevit'i saf dışı ederek, bütünüyle DSP'yi CHP'ye yamamaktı. Ecevit direnince, ondan koparabildiklerini CHP'ye yamayacaktı! Bu da tutmayınca; birlikte yola çıktıklarını ilan ettiği YTP'deki arkadaşlarını yarı yolda terketti ve CHP'ye sığındı! Ne gariptir ki, bu duruma en çok üzülen Bülent Ecevit oldu! Bu kadarını, vefasızlığın böylesini o da beklemiyordu! Vefasızlığın daniskasını yaşayan Hüsamettin Özkan ise, hiç beklemiyordu! Kemal Derviş, bütün çabalarına rağmen solu bütünleştirememişti ama, bu arada, bilmediğini iddia ettiği siyaseti öğrenmişti! Çünkü; bizde bilmenin yolu bölmekten geçiyordu! Kemal Derviş, siyasetteki pozisyonunu her zaman bulabilirdi. Kendisini bu kadar yıpratmaya gerek yoktu. Yapması gereken; üniversitedeki görevine dönmek ve zamanla kendisine ihtiyaç duyulursa tekrar gelmekti! Böyle yapmakla hem kendisini yıprattı ve hem de Ecevit'i haklı çıkardı! Dolayısıyla CHP'ye herhangi bir siyasi katkıda bulunabileceğini zannetmiyorum!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.