Devlet-millet kaynaşmasına adeta susamış durumdayız. Bizde yanlış bir telakki (anlayış) olarak devlet olgusuna çok değişik manalar verilmiştir, üstelik, olması gerekenden çok farklı... Bunun sebebi; devletin şimdiye kadarki ceberut (asık suratlı ve ben yaptım oldu diyen dayatmacı ve de yasakçı, tavrı) tutumudur. Böylesi yaklaşımlar sebebiyledir ki, bu millet, çoğu kez; "... benim ne güzel devletim var!" dememiş ve diyememiştir. Peki; bu millet devletinden ne istiyor ve neler bekliyor? Her şeyden önce, milletin beklentisi adam yerine konulmaktır. Evet; maalesef bu gerçeğin altını çizmek zorundayız ki, devletimiz (devlet adamlarımız, bürokrasi) kendi halkına gerekli özeni ve saygıyı göstermiyor. Halbuki birazcık düşünse; kendisini orada oturtan ve maaşla geçimini temin eden milletir. Millet onun velinimetidir Yani; millet her bakımdan onun velinimetidir. Devlet adamlarının kendi halkına kötü davranması, işlerini yokuşa sürmesi ve hatta zaman zaman zulüm derecesinde halkını incitmesi, tek kelime ile nankörlüktür. Milletimizin devletinden beklentileri sanıldığı gibi abartılı değildir. Öyle masraflı ve yapılması güç işler de değildir. Güleryüz ve tatlı dil bunların başında gelmektedir. Bir de en önemlisi; millet, devlet adamlarından kendisi gibi yaşamasa bile; kendisinin inanç ve değer yargılarına saygı gösterilmesini istiyor. Bu da milletin en tabii hakkıdır. İyi günde, kötü günde halk, devlet adamlarını yanında görmek istiyor. Şimdiye kadar maalesef böyle olmadı. Devlet adamlarımız hep halktan kopuk, adeta fildişinden kulelerde yaşadı ve halkına devamlı suretle tepeden baktılar. Nedense bizde devlet adamının yüzü hep abus (asık)tır. Zararın neresinden dönülürse, kârdır Oysa milletin beklentisi güler yüzlü olmak ve müşfik tavırdır. Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül, yurt gezilerine doğu ve güneydoğu illerinden başladı. İlk iftarını askerlerle (sınır karakolunda) açacak. Bu tabloyu milletçe seneler senesi bekledik. Cumhurun (halkın) reisi ismi üzerinde.. Siz, uzun zamandır cumhurun (halkın) içine karışan, onun dert ve dileklerini dinleyen onunla değerlerini paylaşan cumhurbaşkanı gördünüz mü? Bundan böyle, Sayın Abdullah Gül'le birlikte bu sahneleri sık sık göreceğiz. Artık; Köşk'ün kapısı halka kapalı değil; Cumhurbaşkanları da ulaşılamaz, erişilemez ve kendisiyle konuşulamaz değil. Bu durum devlet-millet kaynaşması için çok önemli bir adımdır ve maalesef atılması için çok geç kalınmıştır. Ama ne demişler; zararın neresinden dönülürse, kârdır. Buna da şükür... Dileğimiz; devletimizin başında bulunanların halkına karşı sergilemiş oldukları müşfik tavırların tümüyle bürokrasiye de yansımasıdır.