Devlet, ehliyetsiz ve basiretsiz kişiler tarafından yönetilip zaafa uğrayınca; halkın pek yerinde bir deyimiyle; 'devletin malı deniz, yemeyen domuz!' klişesine hedef oluyor. Devlet, hayali bir varlık değildir. Benim, senin, onun yani bütün bir milletin teşkilatlanmış gücü ve otoritesidir. Milletin ortak varlığıdır. Dolayısıyla; devlet malında tüyü bitmemiş yetimin hakkı vardır. Hele bir de, bizim gibi, devletin ekonomiyle iç içe olduğu; sahiplik ve patronluk yaptığı karmaşık sistemlerde devlet; her kademedeki yöneticilerce üzerinde titrenilmesi ve kör kuruşunun hesabının sorulması gerekir. Aksi halde; yine milletimizin dahiyane buluşuyla: 'Ya devlet başa, ya kuzgun leşe!' gerçeğiyle karşı karşıya kalmamız manasına gelir ki; bu da, ölüm fermanının ilanından başka bir şey değildir! 70 milyon insan; çok ama çok azı istisna; bütünüyle yoksullukla yüz yüzedir. Milyonlarca aile yoksulluk sınırının altında açlıkla boğuşmaktadır! Devlet, dışarıya el açmış; kısmen yönetimini bile yaban ellere terk etmeye mecbur bırakılmıştır! Trajik bu halin müsebbibi milletin kendisi değildir. Suç, tamamen milleti yönetmek ve yüceltmek iddiasıyla iş başına gelmiş yöneticilerindir. Bilindiği gibi; devleti yani milleti soyup soğana çeviren bu şebekenin dört ayağı vardır. Siyasetçi, bürokrat, iş adamı ve medya!. Siyasetçilerimizdeki 'dokunulmazlık' yüzünden; hiçbir yolsuzluk dosyası gereği gibi açılamamış ve gerekli olan hesaplar, bu güne kadar sorulamamıştır. Millet, bu durumun sonsuza değin böyle devam etmeyeceğini ve; devletin kağnısının tavşanı, er ya da geç; mutlaka yakalayacağı ümidini hiçbir zaman kaybetmedi. Kağnı, tavşanı yakalayabilir mi demeyin. Devletin kağnısı ise, yakalar. Çünkü; tavşanlar, ipleri alabildiğince bol bırakılmış, zokayı yutmuş balıklara benzerler! İpin bolluğundan, kendisini hür ve bağımsız zanneder! O sevinç içinde; deryada bir o yana bir bu yana dolaşıp durur! Bilmez ki zokayı yutmuştur ve birazdan avcının ellerinde olacaktır! Yeter ki, avcı ipin ucunu bırakmasın! Dün, bugün bırakıldıysa bile; yarın birileri gelecek ve ipleri çekmeye başlayacaktır! Bundan kimsenin şüphesi olmasın! Çünkü, bu gök kubbenin altında yapılan hiçbir şey gizli kapaklı kalmaz, kalamaz! Bugün değilse bile yarın, mutlaka bir "Molla Kasım" gelir ve bu hesapları görür! İtalya'da bir savcı; mafya yolsuzluklarına batmış, boğulmak üzere olan bir devleti ve bütün bir İtalyan toplumunu kurtardı! Zaman zaman bizde de denendi ancak; siyasi iradenin samimiyetsizliği, olayların arkasında ısrarla durmaması ve olayları sulandırıp şov malzemesi yapması, işi neticesiz kıldı! Şaibeli siyasetçilerin bu işlerin üzerine gidemeyeceği belli idi. Zira, ipin ucu kendilerine dayanıyordu! Dolayısıyla; şaibesiz, temiz siyasetçiler bir an evvel iş başına geçmeliydi. Siyasi irade ancak bu şekilde temin edilebilirdi. Bugünkü Meclis; iktidarıyla muhalefetiyle; yolsuzlukların üzerine gitmekte kararlı gözüküyor. Düğmeye de basıldı. Millet, büyük bir merak ve dikkatle işin neticesini bekliyor! Bakalım; bunlar ne kadar samimi?!.