Dilde birlik yerine...

A -
A +

Dünya üzerinde, köklerinden kopartılan ve geçmişi ile maddede ve manada bütün ilişkisi kesilen, bizden başka ikinci bir millet gösterilemez! Ecdadımız, üç kıta yedi iklim üzerinde bulunan çeşitli din, dil ve renkteki insanlara, hoşgörü ile yaklaşıp, adaletle muamele etmesinin semeresini, 600 sene Cihan Devleti olmakla ve tüm Cihana nizamat vermekle görmüştü. Osmanlı-Türk Devleti, alabildiğine geniş coğrafyadaki bunca insanı; dilleri farklı olsa da, özellikle Müslüman unsurları, 'Tevhid'in gölgesinde ve Kur'an dili etrafında, aynı potada eritmeyi başarabilmiş yegane ülke idi. Geliştirdiği Osmanlıca lisanı ile, imparatorluğun en ücra köşelerine kadar nüfuz etmiş ve dilde birliği sağlamıştı... Rahmetli babamın Ermeni dostları vardı; kendisi 30'lu senelerde İstanbul'a gelmiş ve Ermeni Zakaryan Kalfa'nın yanında inşaat ustası olmuştu. Dürüstlüğüne ve çalışkanlığına şahit olan Bakırköy Ermeni Kilisesi Mütevelli Heyeti, bütün inşaat işlerini babamın idaresine vermişti. Zakaryan Kalfa'yı, Jirayir Usta'yı, Manuk Arekelyan Usta'yı ve Horen Dayı'yı ben de tanıdım. İstanbul şivesi ile mükemmel Türkçe konuşurlar, Ezan'a, Kur'an-ı kerime ve İslamiyet'e derin saygı duyarlardı. Ezan okunurken, ellerindeki işi bırakır, sonuna kadar saygı ile dinlerlerdi. Hiç unutmam; bir keresinde babam, Horen Dayı'ya takıldı ve; '70 senedir bu ülkenin ekmeğini yiyorsun, her gün okunan ezanları huşu içinde dinlediğini görüyorum. Ne olur, bir kere (La ilahe illallah, Muhammed-ür-resulullah)?! desen' dedi. Bunun üzerine Horen Dayı; 'Kasım Efendi, ben içimden defalarca (La ilahe illallah, Muhammed-ür-resulullah) diyorum. İşte bak; açıktan da söylüyorum! Bizimki bir gelenek, bu yaştan sonra nereye gidebiliriz, bizi kim kabul eder?! Biz de pek iyi biliyoruz ki; milyarlarca insana nüfuz eden ve onların kalplerini Allah'a çeviren Hz. Muhammed, elbette çok büyük insan ve Peygamberdir' diye mukabelede bulundu. Ecdadımızın büyüklüğüne bizzat şahit oldum. Bosna'da, 80 yaşında, Türk hayranı bir Boşnak'a misafir oldum. Yanımda bir Makedonyalı Türk, bir Arnavut vardı. Boşnak ve Arnavut Türkçe bilmiyorlardı. Boşnak Dede, raftan asırlık bir kitap çıkardı ve okumamı istedi. Baktım; Osmanlıca, dini bir kitaptı. Okudum. Benim anladığımı onlar da anladı! Ben, okudukça, onlar da benimle beraber tekrar ediyorlardı!.. Bugün; aynı evde oturan dede, baba, çocuk ve torun, bu dört kuşak ayrı telden çalıp konuşuyor ve hiç birisi birbirini anlamıyor! Üstelik, bunların hepsi de Türk! Şimdi ise, bizi edebiyatımızdan koparmak ve tek kelime ile, edepsizliğe itmek isteyen türedi bir zihniyetin hortladığına şahit oluyoruz! Bugünküler, dünün bir Zakaryan Kalfa'sı, bir Horen Dayı'sı kadar olamıyorlar! Ne acı!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.