Son zamanlarda moda oldu, hiç kimse, kendi mesleğine toz kondurmuyor. Kendi mesleğinden olmayanları o meslek hakkında konuşturmuyor. İşin uzmanı konuşsun; hariçten gazel okumukla bu meseleler halledilmez diyorlar ki, el hak doğrudur. Bir iş hakkında, o işi bilen konuşmalıdır. İğneyi kendimize batıralım kabilinden; bu tuhaf duruma yani, mesleği ve bilgisi olmayanların o meslek veya konu hakkında konuşmaları ve hatta ahkam kesmeleri çoğunlukla biz gazeteciler yüzünden olmaktadır. Daha doğrusu gazetecilerin bizzat kendileri, her konuyu bildikleri için (!) hemen her konuda fikir beyan etmeyi, çoğu kez de bilenlere bile yol göstermeyi maharet bilirler. Nedense gazetecilerin bu tavrı da toplumun diğer kesimleri tarafından pek yadırganmaz. Din konusu, yukarıda anlatmaya çalıştığımızın tek istisnasıdır. Hemen her önüne gelen dini konularda konuşuyor ve pervasızca ahkam kesiyor. Halbuki din de bir ihtisas sahasıdır. Hatta pek çok bilimin ihtisas sahasıdır. Haddini bilen alimler, yalnızca muhetassısı oldukları ilim konusunda konuşur, yazar ve çizerler. Ramazan ayı gelince... Gazetecilerin ve televizyon programı yapımcılarının ve sunucularının tek endişeleri reyting yani programlarının izlenip izlenmemesidir. Onlar, programların reytinglerini (izlenme oranlarını) artırmak için, davet ettikleri konuklarına horoz döğüşü yaptırmak isterler. Davet edilen konuklar da zaten bu işe teşnedir. Dikkat edin, daima belli yüzler ekranlara çıkarılmaktadır. Ramazan malum, bağışlanma ayı; dolayısıyla mü'minler bu ayda daha hassas oluyorlar ve ibadetlerine daha çok itina gösteriyorlar. Dinle, imanla hiç alakası olmayan ve senenin on bir ayı dine ve imana karşı olduğunu aleni şekilde açıklayan bir kısım gazete ve televizyonlar bile, Ramazan ayı gelince, dindarlardan ziyade dindar gözükme hevesine kapılıyorlar! Bilir-bilmez kişileri ekranlara çıkararak ve ellerine kalem verip gazetelerinde yazılar yazdırarak akıllarınca dini program ve din sayfası yaptırıyorlar. Bu tiplerin çoğu (yüzde doksan dokuzu desem mübalağa yapmış olmam), Sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselama gelmiş İslamiyet hakkında konuşmak, O'nu açıklamak yerine; o dinin muhatabı kendileriymiş ve Cenab-ı Hak, Kur'an-ı Kerimi bunları muhatap alıp kendilerine gönderilmiş gibi ipe sapa gelmez tutarsız açıklamalar yapıp, maalesef kendilerini izleyen ve beğenenlerin din ve imanlarını ifsat etmektedirler. Kendi kafalarına göre... Biraz dikkat edilirse, bu tiplerin sergilemiş oldukları maskaralıklar anlaşılmakta, zira hiçbirisinin bir konuda söylediği diğerine uymamaktadır. Çünkü bunların hiç birisi (her ne kadar, biz Kur'an'dan konuşuyoruz demiş olsalar da) kitaptan yani Muhammed aleyhisselama indirilmiş İslam dininden o dinin sağlam kaynakları olan müctehid imamlardan ve onların kıymetli eserlerinden bahsetmiyor. Kendi kafalarından din diye uydurdukları şahsi düşünce ve yorumlarını, maalesef İslamiyet hatta gerçek İslamiyet diye ortaya sürebiliyorlar. Bu tiplerin yalanlarına ve iftiralarına metelik vermemek ve onların ifsatlarından (bozgunculuklarından) etkilenmemek için tek çıkar yol, dinimizi doğru şekilde öğrenmektir.