Bölgesinde ve dünya devletler arenasında, bizim kadar yalnızlığa itilmiş ve bizim kadar çok düşmanı olan ikinci bir devlet gösterilemez. Bunda, Türk hariciyesinin onulmaz hataları olduğu muhakkaktır. 50 senelik demokratik hayatımıza baktığımızda; yalnızca merhum Adnan Menderes dönemindeki merhum Fatin Rüştü Zorlu'nun, dışişlerimizin yıldızını parlattığını görebilmekteyiz. Onun dışındaki bütün hükümetler ve bunların gelmiş geçmiş bütün dışişleri bakanları, işgal ettikleri koltuklarını 'idare-i maslahatçılık' zihniyetiyle idare etmişlerdir! Nedense, Türk dış politikasının üzerinde bir çekingenlik ve hatta bir ürkeklik göze batmaktadır! Bundan dolayıdır ki, milletlerarası meselelerde en haklı olduğumuz tezleri bile, gereği gibi savunamamış; hakkımız olan şeyleri elde edememişiz. Burada iki husus öne çıkar; ya, biz meselelerimizi gereği gibi anlatamıyoruz -ki, bu durumda en büyük vebal, Türk dışişlerinindir- veya; başta dost ve müttefiklerimiz (!) olmak üzere, muhataplarımız bizi dinlemiyor! En çarpıcı örnek olarak, seneler senesi boğuştuğumuz terör belasını, ne biz anlatabildik ve ne de bütün dünya ülkeleri, bu konuda bizi anladı! Hadi, bir kısım Avrupa devletleri, bize karşı önyargılı ve terörü himaye ve teşvik edip üzerimize saldı diyelim. Peki; Avrupa'nın dışındaki, mesela İslam ülkelerine veya Japonya gibi Uzak-Doğu ülkelerine niye anlatamadık? Dünyanın hangi ülkesine giderseniz gidin; Türkiye'nin içindeki Kürtlerin azınlık olduğunu ve bu azınlığa gayr-i insani muamele yapıldığını ve bunların yapmakta olduğu terörist eylemlerin bir hak arayışı olduğunu işitirsiniz! Bakınız; 11 Eylülde meydana gelen ABD'deki terörist hareket bile; bize karşı ne ABD'nin ve Avrupa'lı müttefiklerimizin gözünü açıp, beklenen yaklaşımı sağlayamadı. Buradan da açık ve seçik görülüyor ki, adamlar, bize karşı çifte standartlı. Onlara göre; onları ısırmayan yılan bin yaşamalı! Teröristbaşı bize, Kenya'nın başşehri olan Nairobi'deki Yunanistan Büyükelçiliğinde teslim edilmedi mi? Suçüstü yakalandığında, üzerinden Güney Kıbrıs Rum Yönetimi pasaportu çıkmadı mı? Güney Kıbrıs Rum'una ve Yunan'a karşı ne yaptık? Hangi milletlerarası zeminde bunları takbih ettik, cezalandırılmalarını istedik? Bunu yapmadığımız gibi, deprem bahanesiyle; birbirine karşı gösterilen bir iki insani jestten sonra, Yunan'la kol kola girdik ve neredeyse düşman çatlatmaya giriştik! Bizim dışişleri bakanımızın sirtaki, onlarınkinin de zeybek oynamalarını maharet bilerek, geçmişe (oysa, geçen bir şey yoktu ve Türk'e karşı oyunlar, dozajı artılarak devam etmekte idi) sünger çektik! Böyle bir yumuşak karınlıya karşı da, adamlar (başta AB, ABD, Rusya vb.) üzerimize üzerimize geldi ve geliyor! İşte; Kıbrıs konusu! (Kıbrıs konusuna, yarınki makalemizle devam edeceğiz.)