Dün, çok daha kolaydı

A -
A +

1991 senesine; o günün atmosferine yeniden döndük. Bu kez, aktörler ve şartlar değişik ama; mizansen ve hedef aynı: Saddam ve Irak Petrolleri!.. Türkiye açısından 1991'in şartları çok daha iyiydi. Bir kere, her şeyden önce ülkenin başında Turgut Özal gibi bir deha vardı. ABD Başkanıyla saat başı telefonla görüşen; Orta-Doğu gibi çetrefilli bir coğrafyada fikirlerine baş vurulan ve dünya politikasında ağırlığı olan gerçek bir liderdi Özal. Onun kıymetini biz bilemedik ama, başta Orta-Asya Türk Cumhuriyetleri olmak üzere; dışarısı çok iyi biliyordu. Merhum Özal; o gün neler istemişti de bizler ona karşı gelmiş ve onu maceracı olarak suçlamıştık? Kendi hükümeti bile onu anlayamadı ve dinlemedi! Keza; asker de ona diretti ve hatta en üst düzeydeki komutan istifa etti! Geçen bu 10-12 sene zarfında gelişen bütün olaylar Özal'ı haklı çıkardı. Onun karşısında yer alan çeşitli zevatı, zaman zaman televizyon ekranlarında görüyor ve günah çıkarmalarına şahit oluyoruz! Bunlardan bazıları ise, Özal'ı anlayamamanın ezikliği ile hâlâ ateş püskürüyorlar. Akıllarınca Türkiye'yi ve Türk insanını koruduklarına inanıyorlar! O günün şartlarına bakın; Saddam, ahmaklık yapmış ve komşu bir ülkeyi işgal etmiş. BM bütünüyle Saddam'ın karşısına dikilmiş ve bir koalisyon oluşturulmuş. Bunlardan 28 ülke fiilen Irak'a savaş açmış. Önce havadan dövdükleri Irak'a güneyden girdiler. O arada; bize de kuzeyden girmemiz için adeta yalvardılar. Halbuki; bütün bu devletlerden önce Irak, bizim için bir çıban başı idi. Terör örgütü orada yerleşip palazlanmıştı. Irak'ın kendisi bile, terör örgütü PKK'nın ve diğer Kürt gruplarının yerleşip palazlandığı Kuzey Irak'a müdahale edemiyordu. O günkü, son derece elverişli şartlarda müdahale edebilseydik; evvel emirde PKK'yı kendi ininde boğmuş olacaktık. Kuzey Irak'taki Kürt bölgeleri bizim denetimimiz ve gözetimimiz altında bulunacaktı. Bırakın Musul-Kerkük petrollerinden pay almayı; bu kadarı bile bizim için kafi değil mi idi? Bizim kontrolümüz dışında kalan bu bölgeden, ülkemize sızan teröristlere karşı verdiğimiz savaşın faturasını bir kıyaslayın bakılım! Girmeli miydik, girmemeli miydik? Bakınız; o gün, meşru şartlarda ve koalisyon ülkeleriyle birlikte yapabileceğimiz bir işi, bugün çok daha na-müsait şartlarda ve yalnızca ABD ve İngiltere ile birlikte yapmak zorunda kalıyoruz! Yapmak zorundayız diyoruz, çünkü; aktif ya da pasif bu savaşın ister istemez içindeyiz! Aktif olarak girmediğimiz takdirde; şimdiden son modern ABD silahları ile donatılmış Kuzey Irak'taki Kürt grupları; hele bir de Saddam'ı devirmenin zaferiyle, karşımıza dikilip bağımsızlık ilan ederse ne olacaktır? Bu durumu, daha önce savaş sebebi ilan edeceğimizi duyurmuştuk! O vakit kiminle savaşacağız?! Kürtlerle mi; Musul ve Kerkük petrollerini kontrol altına alacak olan ABD ve İngiltere ile mi?! Dikkat edin; gelişebilecek şartlar bizi, müttefiklerimizle karşı karşıya getirebilir? Savaş sonrası Irak'ın toprak bütünlüğünü kimse garanti etmiyor! Aman dikkat!!!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.