Milenyumla birlikte tam bir muamma çağına girdik! Cereyan etmekte olan hadiselerin yalnızca 'aysberg' kısmını görebiliyoruz. Daha doğru bir ifadeyle; dünya kamuoyuna yalnızca, bu görünen kısım gösteriliyor! Suyun altındaki devasa buz kütlesinden kimsenin haberi yok! Mesela; şu 11 Eylül hadisesi, terörist baskını deyip geçiştiriliyor. Bu nasıl terörist eylemidir ki, adeta bir kulak olup, bütün dünyayı bir fanusun içindeymiş gibi gözetleyip dinleyen ABD'nin silahlı kuvvetlerinin (Pentagon) kalbinde bomba patlıyor da; böyle bir ABD'nin bundan haberi olmuyor, olamıyor! Böyle bir hadise; 'tuhaf' diye geçiştirilebilir mi? Bir kere; böyle bir hadisenin dışarıdan olabileceğini sanmak ve böyle bir gücü, dünya üzerindeki herhangi bir terör örgütünde var bilmek ve bundan beklemek saflıktan öte, hamakatın ta kendisidir. Dolayısıyla; ABD derin devleti ile onunla işbirliği halindeki gizli servislerin, bu işte parmaklarının olmaması imkansızdır! İşin patronu ve hamisi; planlayıcısı, koordine edicisi bunlar olmak üzere; dışarıdan taşeron kullanabilirler! Dikkat edilirse; dünya kamuoyuna da; gerçek fail olarak bu taşeron kısmı gösterilmektedir! O taşeron belli! El-Kaide Örgütü ve onun bazı elemanları!.. İyi de; bu örgütü eğiten ve Afganistan'daki savaşta kullanan bizzat ABD'nin CIA'si ile onunla müşterek çalışmakta olan İsrail'in MOSSAD'ı değil mi? ABD'deki yönetimde bulunan Yahudi asıllı "Şahinler"e ve onların bu olay sonrasındaki niyet ve tutumlarına bakınca; olay, kendiliğinden ortaya çıkmıyor mu? Orta-Doğu'da İsrail'in baş belası Irak ve onun lideri Saddam değil miydi? Bu olay sonucunda; ikinci hedef olarak ABD, Irak'a ve onun lideri üzerine gönderilmedi mi?!. Buradaki gayenin, açıkça belirtildiği şekliyle Irak petrolleri ve ondan da önemlisi İsrail'in güvenliği değil mi? Ve yine, açıkça ifade edildiği şekliyle; bundan sonra da sıranın Suriye'ye ve İran'a geleceği vurgulanmadı mı? Bütün bunların İsrail'in güvenliği ve onun Arz-ı mev'udu istikametinde geliştiğini görmemek için kör olmak lazımdır! Ta Birinci Körfez Savaşı'nda; hatta Saddam'ın Kuveyt üzerine gönderilişinde, bu işin ilk işaretleri verilmişti ama; bu durumu gören ve gerektiği gibi değerlendiren kimse çıkmadı! Nasıl çıksın ki; bütün dünyayı gözetleyen bu devletlerin gizli teşkilatlarının girmediği ve fink atmadığı ülke yok gibidir! Bütün dünya kamuoylarını etkileyen ve yönlendiren medya (yazılı, görseli ve sanalıyla) bu güçlerin elindedir! Esas itibariyle, bütün dünya üzerindeki toplum mühendisliği bunların mahfillerinde şekillendirilmekte ve tatbik mevkiine konulmaktadır! Dünyanın akıllısı bunlar da; geride kalanlar bütünüyle aptal mı demeyin! Bu akıllı geçinenlerin akıl daneleri; bir ahtapot gibi, bütün bir ufku tutmuş ve hemen her ülkenin en hayati köşe başlarını ele geçirmişse; aptal olmak ve aptal kalmaktan gayri çare var mıdır? Var diyen beri gelsin!