Abdülkadir-i Geylani Hazretlerinin sohbetini sunmaya devam ediyoruz: 'Dünya, her iyiliği yapar, kendine çeker, bağlar! Sonra, bıçağı boğazına dayar ve hiç acımadan boğazlar! Ondan kurtulan yok gibidir! Onun şerrinden emin olan, çok çok azdır! Ona mağlup olmayan, onu yenmek için yardım bulan ve onun şerrinden kurtulan, gerçekten çok büyüktür! Dünyayı iyice bilen ve onu gereği gibi tanıyanlar, ancak, onun şerrinden emin olabilirler! Kim, dünyadan çok sakınırsa, kurtulma ümidi artar. Selamete ermek için, dünyanın bütün hilelerini öğrenmiş olmak gerekir! Ey; dünyanın şerrinden emin olmak isteyen kişi! Dünyaya kalp gözünle bak! Kalp gözüyle bakarsan ancak, onun ayıplarını görür ve böylece şerrinden emin olabilirsin! Dünyayı kalbinden çıkarmaya ancak, bu şekilde gücün yetebilir! Baş gözünü ona çevirip, süslerle uğraşmaya koyulur devam edersen, onun ayıpları gözünde kaybolur, hatta güzel gözükür! Dolayısıyla dünya sevgisini kalbinden çıkarmak mümkün olmaz! Dünya, bir kere kalbe yerleşmeye görsün; sahibini öldürmesi mukadderdir! Böylece, başkalarına içirdiği zehri, sana içirir! Nefsinden gelen kötü his ve duygulara cihad bayrağını çek! O duyguların ıslahına emin oluncaya kadar savaşa devam et! Ancak, o duygular iyiye yöneldikten sonra, dünyanın ayıbını görür ve bilirsin; ve, böylece ona ihtiyaç aretmekten kendini alırsın! Benliğinin ıslah olduğunu anlamak için, kalbine bak! Kalpten gelen ve kalbe ferahlık veren her his ve duygu ıslah olmuş sayılır. Buna mukabil, nefisten gelen, azdırmaya sevkeden his ve duygular, asla ıslah olmuş sayılmaz! Nefsin ıslahı için, kalbin ve sırrın sözü duyulmalı! Bu, esastır. Nefs, hem kalbe, hem de sırra uymalı! Onların yasak ettiği şeyleri yapmamalı ve emrettiklerini de, tereddütsüz ve seve seve yapmalı! Nefsin iyi hali böyle başlar! Ondan iyilik başladıktan sonra, kötü halleri ölür! Kalbe döner; onun emriyle hareket eder! Öyle bir hale gelir ki, artık ona nefs denilmez, kalp denir! Böyle bir insan, başına takva tacını giymiş ve Cenab-ı Hakk'a yakınlık süsünü kuşanmıştır. Size iman etmek; ve bu imanı kalp ile tasdik, dil ile ikrar etmek gerektir! Bu kişilerin kalbine, Cenab-ı Hakk, zenginlik duygusu vermiştir.Yakınlığı ve ülfeti ile bu seçilmişlerin kalbini doldurmuştur. Bu sebepledir ki, onların hiç birisi dünyaya ve dünyalık olana bakmaz; dünyanın nimetini severek yiyenlere iltifat etmezler! Bunlar, ne varlığa sevinir, ne de yokluğa üzülürler!..'