Dürüst olalım!

Anayasa bu; toplumla devlet arasındaki mutabakat zaptı. Şaka değil.. Koskoca Türk toplumu, istikbale matuf olarak bu anayasadaki normlara göre şekillenecek. Hâlâ vesayet anayasalarından ve onların yapılış şekillerinden medet umanlar var. Bunlardan bir kısmı, bu Meclis Anayasa yapmamalı diyor. Yasaları yapan Meclis anayasa yapamayacaksa, kim yapacak? Üstelik bu Meclis yüzde 97 oranında toplumu temsil ediyor. Bu Meclis anayasa yapmamalı diyenlere dikkat edin; hiçbir zaman millet bunların umurunda olmamıştır. Bunlar her işlerini millete rağmen yaparlar. Çünkü bunlara göre millet, hastadır ve hastaya ilaç sorulmaz; dayatılır! Daha parti temsilcileri belirlenmeden, bir kısım partiler; anayasa konusundaki kırmızı çizgilerini ilan ettiler. Halbuki ön şartsız bir araya gelinmeliydi. Anayasa ilk defa siviller tarafından yapılacak ve bu şeref 24. dönem Meclis'inin olacak. Bu, az bir şey midir? Bunu gerçekleştirecek Meclis, şerefle tarihe geçecek. Seçimlerden önce tüm partiler, seçim meydanlarında millete bu sözü verdiler. Bu saatten sonra kim cayarsa, bu tarihî vebalin altında kalır ve bunun hesabını millete veremezler. Bir de kraldan fazla kralcılar var ki, bunları anlamak cidden mümkün değildir! Turhan Feyzioğlu'nun bir yanlış ve hatta olmayan tercümesinin arkasında saklananlar var. Atatürk'ün bile bilmediği ve kendi anayasasına koydurmadığı; 'Atatürk milliyetçiliği' gibi bir garabeti anayasaya koymak istiyorlar. Hangi çağda yaşıyoruz; bu durumu dünyaya nasıl anlatırız? Parlamentoda dört siyasi partinin grubu var; ideal olan bunların dördünün eksiksiz anlaşarak bir anayasa yapmalarıdır. Ama, daha şimdiden ipe un sermeler başlarsa; bu işte dürüst olunmadığı anlaşılır. Asgariden iki partinin anlaşarak ve 330-367 aralığında bir oyla kabul edilecek bir anayasanın millete götürülüp tasdik olması, bize en yakın ihtimal gözüküyor.