1950 senesinden sonraki demokratik hayatımızda çok renkli siyasi kişiliklere sahip olduk. Bunların en önemlilerinden bir tanesi de şüphesiz Bülent Ecevit'tir. Nam-ı diğer "Karaoğlan"... 47 senelik aktif siyasi hayatını nihayet noktalayarak köşesine çekildi. Bir zamanlar, özellikle 70'li yılların başından itibaren Ecevit, Türk insanı için bir "umut"tu. CHP Genel Başkanlığı'nı İsmet İnönü gibi ihtiyar bir kurdu devirerek elde etmesi, öyle küçümsenecek bir başarı değildi. Dile kolay 'Milli Şef'i tahtından ediyor ve yerine geçiyordu. "Karaoğlan" rüzgârı ona ve partisine iktidar yolunu açmakta gecikmedi. 1973 seçimlerinden yüzde 40 dolayında oy alarak birinci parti çıktı ve MSP ile kurduğu koalisyonda Başbakan oldu. Erbakan'la birlik olup çıkardıkları "genel af"la, Türk cemiyetindeki huzura ilk bomba konmuş ve bunun neticesinde toplum hızla teröre sürüklenmiştir. Ecevit, ilginç kişiliği ile Türk siyasi hayatında solu da sağı da bölmüştür. Onun solculuğu kendisine özgü olup ne olduğunu kimse anlayamamıştır. 1977 seçimlerinde de büyük başarı gösterdi. Kıl payı kaybettiği tek başına iktidarını AP'den kopardığı on bir milletvekilinin her birisine bir bakanlık vererek kurduğu hükümetle sağlamıştır. İlerlemiş yaşına rağmen... Ne var ki, Ecevit'in yönetimindeki Türkiye, savaş yıllarında görmediği yoklukları ve kıtlıkları yaşadı. 1979'daki Başbakanlığında Türkiye'nin önüne gelen tarihî bir fırsatı elinin tersiyle itti ve bizi böylece AB kapısında bekleyen ve bekletilen konumuna soktu. Alparslan Türkeş'le tokalaşmaması, Türkiye'yi neredeyse iç savaşın eşiğine getirdi. Sağda ve solda vuruşanlarla Türkiye binlerce genciyle birlikte on yıllarını kaybetti. Halbuki son hükümetini; Alparslan Türkeş'in sağ kolu ile oluşturduğu koalisyonla kurdu ve sadakat ve vefadan başka bir şey görmedi. Buna rağmen Ecevit'in yönetimindeki Türkiye kriz üstüne kriz yaşamaktan kurtulamadı. İlerlemiş yaşı ve rahatsızlığı, onun aktif siyasete; ve hele hele başbakanlık yapmasına müsaade etmiyordu. Ayağını sürümeden yürüyemiyor, konuşurken dili sürçüyordu. Başta dostları olmak üzere hemen herkes görevi, tadında bırakmasını istedi ama o, anlaşılmaz bir inatla görevde kalmakta ısrar etti. Olan Türkiye'ye ve Türk insanına oldu. "Siyasi hayatımın en büyük hatası" dediği Kemal Derviş'le Türkiye'yi mahkum ettiği IMF politikalarının ceremesini hâlâ çekmekteyiz. Yüzde 18 oyla Başbakan'ı olduğu koalisyon hükümetinin aldığı erken seçim kararıyla girdiği 3 Kasım 2002 seçimlerinden yüzde bir dolayında oy alarak yeni bir rekora imza atmış; böylece millet kendini tam bir hezimete uğratarak daha o günlerde siyasetin dışına itmişti. "Bu Gece Son" şarkısıyla... Eşi Rahşan hanımla birlikte kurdukları DSP'nin 6. Büyük Kurultayında, yeniden aday olmayarak, aktif siyasetten çekildiğini açıkladı. Sanatçı Levent Yüksel'in seslendirdiği "Bu Gece Son" şarkısı eşliğinde siyasete veda ederken, partililerinin gözyaşları akıyordu! 47 senelik aktif siyasetteki geçmişine baktığımızda Bülent Ecevit, gerçekten "ağlatarak" gidiyordu!..