Elimiz güçlenmişken...

A -
A +

AB yolunun ne denli netameli olduğunu bilmeyenimiz yok gibidir. AB yolunun en güzel tarifini; bu yol, neredeyse yüzümüze kapalı iken yeniden açan merhum Turgut Özal yapmıştı: "İnce ve uzun bir yol!.." AB'nin, Türkiye için ne anlama geldiğini, daha düne kadar hiçbirimiz bilmiyorduk. Daha açık ifadesiyle; başta siyasi parti liderlerimiz olmak üzere, ülkemizdeki kanaat önderleri ağız birliği etmişcesine; "onlar ortak, biz pazar!..." sloganını söyleyerek halkımızı AB'den soğutmuşlardı. Özellikle merhum Özal'dan sonra ülkemiz öylesine kötü yönetilmiştir ki, Özal'ın açmış olduğu AB yolu yeniden "umut!" olmuştur. Öyle ki, bu durum 2005 senesine kadar, halkımızın yüzde 70 dolayındaki kahir ekseriyetinin de güvenini kazanmıştı. Ne zaman ki, AB, Güney Kıbrıs Rum Yönetimini mevzuatına ve uluslararası anlaşmalara aykırı olarak, tam üye şeklinde birliğe kabul etti. Türkiye'mizin bu netameli yolculuğunda iş şirazesinden çıktı! Çünkü; Türkiye'nin atacağı her adım, birlik üyesi Yunanistan'ın yanında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin de "vize"sine tabi idi. Nâ-hak yere güçlenmiş bulunan Güney Kıbrıs Rum Kesimi; nasıl olsa, bundan böyle her şey benim elimde diyerek bir tavır sergilemiş ve bu cümleden olarak da Annan Planı'na hayır demiştir. Bütün bunlara rağmen, AB, Rumların yanında yer almış; Ek Protokol ile Türkiye'nin vermiş olduğu "limanları açma sözü"nü sık sık hatırlatmalarına karşılık, kendilerinin vermiş olduğu KKTC için izolasyonların kaldırılması sözünü ise, tutmamışlardır. > "Demokles'in kılıcı" misali Şimdi gelinen noktada iş; tam da müzakerelerin açılma ve kapanma safhasında, bu durum, yani limanların Güney Kesimi'ne açılması keyfiyeti, Türkiye'nin başının üstünde "Demokles'in kılıcı" misali tutulmak istenmektedir. Temcit pilavı gibi devamlı suretle önümüze konan bu durum ve bu durumun arkasındaki Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin "veto tehditleri" Türk halkını çileden çıkarmış ve yüzde 70 dolayında lehte olan oylar, yüzde 50-55 dolayına düşmüştür. AK Parti hükümeti hem AB müzakereleri ve hem de AB için içeride yapılması gereken reform konularında son derece başarılı sınav vermiş; Kıbrıs meselesinin çözümü konusunda da geliştirdiği "kazan kazan" ve "her daim bir adım önde olmak" prensibiyle Rumları, dünya efkarı umumiyesi nezdinde köşeye sıkıştırmıştır. En son olarak; AB'nin müzakereleri kısmen de olsa, "askıya alma" tehdidi karşısında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ince bir diplomatik hamle yaparak; KKTC'nin Ercan Havaalanı ve Magosa Limanı'nın uluslararası trafiğe açılmasına karşılık olarak Türkiye'deki bir iki limanın Güney Kıbrıs Rum Kesimi'ne açılabileceğini şifahen bildirdi. Başbakan'ın bu girişimi "malumu ilamdan" yani bilineni açıklamaktan başka bir mana ifade etmemesine rağmen, her nedense Türkiye'de kızılca kıyamet koparılmak istendi! Böylece milletin kafası karıştırılmak istendi. Öyle ya; en tepedeki müesseseler birbirlerini itham ederken, millet, ister istemez kendi kendine sordu: Acaba bizim bilmediğimiz bir şeyler mi oluyor? Derken; Dışişleri yaptığı açıklama ile; ortada abartılacak bir mesele olmadığını, mevcut durumun herkesin bilgisinin dahilinde olduğunu, böylesine bir tartışmanın ise "acı verdiği"ni söyledi. Oysa, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın bu ince siyasetini başta Güney Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan kendi aleyhlerinde tecelli edecek bir durum olarak görmüş ve derhal, "kabul edilemez" olarak nitelendirmişlerdi. > İçerideki "kavga" sunî!.. Sadece Atina'daki Yunan basınına baksak, içerideki kavganın ne denli sunî olduğunu görürüz: Katimerini: Türkiye, Kıbrıs konusunda gafil avladı. Avrupa Birliği (AB) içinde olumlu tepkiler kazandı. Atina durumu dikkatle inceliyor. Yunan tarafı, Türkiye'nin önerisine içerik açısından tutum takınmaktan dikkatle kaçındı. Çünkü, AB bünyesinde Ankara lehinde oluşan dostane atmosferi gördü. To Vima: Türkiye'den ani Kıbrıs manevrası. Ankara'nın diplomatik oyunu, Atina ve Lefkoşa'yı gafil avladı. Elefterotipiya: AB'den Türkiye lehine düzenbazlık. Avrupa'nın göbek dansı. Dönem Başkanı Finlandiya ve İngiltere, AB ilkelerini unuttu. Finlandiya, İngiltere ve AB Komisyonu'nca sahneye konan oyun, Türkiye'nin girişimi, Atina ve Lefkoşa ile çoğu üye başkentlerini gafil avladı. Ta Nea: Türk çalımı...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.