En büyük kötülük

A -
A +

Malum, Türkiye'miz bir imparatorluk bakiyesidir. Daha açık ifadesi ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Osmanlı İmparatorluğunun yıkılmış-yakılmış külleri üzerinde kuruldu. Yıkılmadan önce Cihan Devletimiz, üç kıta üzerine yayılmış olup, on milyon kilometre karelik bir alanı kaplıyordu. Savaş sonrası bu toprakların hepsini kaybettik; bize yurt olarak reva görülen ise, Anadolu Yaylası'nın ortasındaki bir avuç topraktan ibaretti. Türk Milleti canını dişine takarak Kurtuluş Savaşını başlattı. On milyon kilometre karelik alandan 780 bin kilometre karelik kısmını kurtararak yeniden yurt edindik. Yeni yurdumuza, imparatorluğun muhtelif yerlerinden göçler oldu. Kurtuluş Savaşı'nı; Türk'üyle, Kürd'üyle, Laz'ıyla, Çerkez'iyle, Abaza'sıyla, Arnavut'uyla, Gürcü'süyle... hep birlikte yaptık. Sakarya Meydan Muharebesinde hiç kimse yanındaki arkadaşının dini, mezhebi veya etnik yapısına bakmadı. Aynı kutsal gaye uğruna hep birlikte ya şehid ya da gazi olarak, bu aziz vatan parçasını kurtarmayı başardılar. Kurulduğu günden beri bu vatanda hiç kimseye ikinci sınıf vatandaşlık muamelesi yapılmadı. Hiç kimse horlanmadı!.. El-an da yapılmamaktadır. Yani, hiç kimse etnik kökeni veya dini inancından dolayı horlanmadı. Herkes, her istediği göreve; kanunlar önünde eşit şekilde muameleye tabi tutularak geldi; gelmeye de devam etmektedir. Bu arada; yurdumuzun dört bir köşesinde eğitimsizlik, işsizlik, fukaralık kol gezmedi mi? Elbette gezdi. Kimse Türkiye'mizdeki gelir dağılımının adil olduğunu iddia etmiyor. Bilhakis, her gelen iktidar, bu çarpık yapıyı nasıl gideririm; işsizliği, fukaralığı nasıl önlerim diye çırpınıyor. Bunda başarılı olan var, olmayan var. Zaten demokrasi bunun için vardır. Millet, kendi öz iradesi ile, kendisine hizmet edecek idarecileri seçip iş başına getiriyor; beğenirse devam diyor, beğenmezse başka bir partiyi iktidara taşıyor. Dolayısıyla mücadelenin salt manada burada olması yani demokratik kurallar manzumesi dahilinde olması icab etmektedir. Birileri kalkıp da, bu teşekkülleri demokratik kurallar muvacehesinden çıkartıp başka temeller üzerine bina etmeye kalkışırsa; mesela etnik ya da dinî temele dayalı parti kurmaya kalkışırsa, bu ülkeye en büyük kötülüğü yapmış olurlar. O vakit; Allah saklasın, bin parçaya bölünürüz ve bu parçaları bir daha derleyip toparlayarak ve millî birlik ve bütünlüğü temin edecek bir oluşumu rüyada dahi göremeyiz! Her karış toprağı şehit kanıyla yoğurulmuş aziz vatanımızın üzerinde titrememiz gerekirken, bir kısım nâdanlar ellerine silâh alarak dağlara çıkıyor, terörist eylemlerle; ülkenin bir bölümünü kopartarak orada ayrı bir devlet kurmak istemektedirler. Bu hareketin ilk çıkışına bakın; GAP'la birlikte olduğunu görürsünüz! Türkiye'nin kalkınmasını istemeyen Batılı güçlerin, dışarıdan örgütleyip destekledikleri bu hareketlerin hepsinin temelinde bizi parçalamak yatmaktadır. Bizim bu denli parçalanmamız kimin, ya da kimlerin işine yarayacaktır? Muhalfarz böyle bir parçalanma neticesinde kurulacak şu veya bu isim adlarındaki devletçiklerin güç ve kudret olarak dünyada esamisi okunabilecek mi? Elbette hayır. Bunların her birisi, Türk'ün ebedî düşmanlarının ileri karakolları olacak, daha açık ifadesiyle Batılının aşına tuz olmaktan öte bir mana ifade etmeyeceklerdir. Aklımızı başımıza alalım! Aklımızı başımıza alalım! Asla, en ufak taviz vermeden, gerekli en zecrî tedbirleri bir an evvet kuvveden fiile çıkaralım. Terörle mücadele kanununu bir an önce çıkartalım. Bunun için, Meclis'i olağanüstü toplayalım. Orgeneral İlker Başbuğ'un ifade ettiği gibi, Batı'da meselâ İngiltere'de nasılsa aynen o şekilde bir kanun çıkartalım. Unutmayalım; 1984'te de ilk büyük terörist baskınlar yapıldığında üç buçuk çapulcu demek gafletinde bulunmuştuk. Nelere malolduğu malum! Aynı şeylere bir daha malolmaması için, aman dikkat, elimizi çabuk tutalım! Teröristlerin yeni eylem şekilleri ortada! Hedeflerinde ne milliyet var, ne din!.. Onlar için ABD ne ise, İngiltere de, Türkiye de, Mısır da odur! Türkiye'mizin tek şansı, onca bedel ödememize karşın elde ettiğimiz tecrübedir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.