En kıymetli iş...

A -
A +

Pazar yazısı Dünyanın en kıymetli işi Allahü tealanın dinine hizmet etmek, onu yaymaktır. Böylesine kıymetli işi de Allahü teala elbette sevdiklerine yaptırır. Yani seçilmişlere... İnsanların içinden en seçkinleri; bu çetinler çetini ve o nispette de kutlu ve mübarek işle görevli peygamberlerdir. Sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselamdan sonra, kıyamete değin yeni bir peygamber gelmeyeceğine göre; bu mühimler mühimi görev bitmiş mi oluyor? Bitmiş olsaydı bu mübarek din bizlere kadar gelebilir miydi ve bizden sonra da ta kıyamete değin nasıl gidebilecektir? Demek ki, dinin mensuplarının yalnızca kendilerinin inanıp amel ve ibadet etmeleri kâfi değildir. Onların bunlardan başka, ayrı bir mükellefiyetleri de vardır. O da, kendilerine geldiği gibi; bu dini kendilerinden sonraki nesillere aktarmalarıdır. Tebliğ görevi Dinde "Tebliğ" denilen bu mühim görev peygamberlerin sıfat ve özelliklerindendir. Peygamberimizden sonra bu "Tebliğ" göreviyle bütün mü'minler, konumları ve görevleri ne olursa olsun vazifelidirler. Bu görev başta, peygamberimizin manevi vârisi konumundaki İslam âlimlerinindir. Alim olmayan en sade Müslüman bile, İslamî yaşayışı ile yani hal ile "tebliğ" görevi yapar. Dolayısıyla "Tebliğ" bütün Müslümanların boyunlarının borcudur. Bu borçtan, günümüzde nasıl kurtulabiliriz? Bize düşen görev Evvel emirde kendimiz, dinimizi hakiki kaynaklarından doğru bir şekilde öğreneceğiz. Öğrendiklerimizi tatbik edeceğiz ve bunları en yakınlarımızdan başlayarak öğreteceğiz. İslam âlimleri (Cenab-ı Hak, onların çalışmalarına bol bol mükafatlar versin) dinde lazım olan herşeyi kitaplarında yazıp anlattılar. Artık bize düşen bu kıymetli kitapları okuyup, uygulamak ve kendimiz anlatmıyorsak da bu kitapları dağıtmak veya dağıtılmasına yardımcı olmaktır. İnsan, yaratılışı itibariyle; bedenen ve ruhen eğitime ve tedaviye muhtaçtır. Ruhun tedavisi için işte bu Allah adamları yani İslam âlimleri gereklidir. Vücudun tedavisi için nasıl doktora gitmek lazımsa; ruhun tedavisi için de Allah adamlarına gitmek, onların sohbetlerine iştirak etmek lazımdır. Kim, bir kula hayırlı birşey öğretirse... Günümüzde böylesine Allah adamları kibrit-i ahmer gibi yok denecek kadar azdır. Ama, gerçek İslam âlimlerinin kitapları bol bol vardır ve o kitaplarda binlerce Allah adamı vardır. Bu kitapları okuyup istifade etmekten gayri çaremiz yoktur! Unutmayınız, kulun niyeti amelinden hayırlıdır. Allahü teala, kulum benden ne isterse, ona o kapıları açarım buyuruyor. Dolayısıyla kalbimizdeki niyetin, istikametin çok önemi var. Yöneldiğimiz yerdeki niyetimiz çok önemlidir. Dinimizi en doğru şekliyle öğrenmek ve bu dine hizmet etmek, yani onu "tebliğ" edip yaymak biricik niyetimiz olmalıdır. Mevlana Halid-i Bağdadi hazretleri buyuruyor ki: "kim, bir kula hayırlı birşey öğretirse, o kul o hayırlı işi yaptıkça, öğretene de misli ile ecir (sevap) yazılır." Müslüman, son nefesi için yaşar. Son nefeste imanla ölmek yani Allah diyebilmek için; ondan önceki hayatı Allahü tealanın istediği, razı olduğu şekilde tanzim etmelidir. Eskiden günahlar konuşulurdu; şimdi iman konuşuluyor! Yani insanlar, her an imanla küfür arasında! İmanı muhafaza edebilmek için, dinimizi çok iyi bilmemiz lazım. Ne helaldir, ne haramdır; ne yaparsak veya söylersek küfre düşeriz? Bunları bilmek lazım. İlimsiz din olmaz; din bilinmeden de iman muhafaza edilebilir mi? Hakikat Kitabevi'nin yayınları (bunların hepsini gazetemizin bürolarından temin edebilirsiniz), en kıymetli İslam âlimlerinin eserlerinden derlenip tercüme edilmiştir. Alın, okuyun ve dağıtıp okunmalarına vesile olun. Böylece siz de Allahü tealanın dinine hizmet etmiş bahtiyarlardan olursunuz!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.