Ülke olarak; ne zaman istikrarı yakalayıp hamle yapmaya kalkışırsak, başımıza bir yerlerden derhal çorap örülür. Bundan dolayıdır ki, ne maddede ve ne de manada kalkınmamızı, arzu edilen seviyeye getirebildik. Bakınız; mehrum Turgut Özal'dan sonraki koalisyon dönemleri (yaklaşık 12 sene) Türkiye'nin kayıp yıllarıdır. Bu süre zarfında ülkemizde taş üstüne taş konulamamıştır. Halbuki; Türkiye her sene, o vakitler beş yüz bin, şimdilerde ise bir milyon insanına istihdam (iş) oluşturmak zorundadır. Utanç kaynağı Başyazarımız muhterem Yılmaz Öztuna hocamız, 30 Haziran 2006 Cuma tarihli yazısında çeşitli ülkelerin gelişmişlik derecelerine göre sıralamalarını yaptı ve "... AB'ye aday ülkeler; Bulgaristan 57, Romanya 72, Hırvatistan 47 ve sıkı durunuz: Türkiye 96. Puan verenler bana göre halt etmişler. Ama benim şahsî fikrimin önemi yok. 190 kadar devlet arasında Türkiye'ye 96. gelişmişlik sırası verilmesi bizim için utanç kaynağıdır.." Türk insanına bu denli utanç tablosunu reva görenler, gelmiş ve geçmiş eski iktidarlar ve onların anlı-şanlı (!) yöneticileri değil midir? İşin esasına yani olması lazım gelene bakarsanız; bu zevatın milletin yüzüne çıkmak şöyle dursun, mahcup bir tavırla çekilmiş oldukları köşelerinde ömürlerini kemirerek geçirmeleri gerekmez mi idi? Büyük bir pişkinlikle O da nesi? Hemen hepsi, büyük bir pişkinlikle, şu veya bu isim altında; en son olarak "ittifak arayışları" adıyla milletin huzuruna arz-ı endam etmekte olduklarını görüyoruz. Hele Yüce Yargı'nın önünden, her nasılsa paçayı kurtaranların, yeniden siyaset arayışları ve bunların, kendilerinden de eskilerle el ele vermek isteyişleri millete, "eskiye rağbet olsaydı, bit pazarına nur yağardı!" dedirtti. Millet, onları görünce; kendisine yaşatılan kâbuslu günleri hatırlıyor. Batı'ya özeniyoruz ama, sanırız bu halimiz bile özentiden ileri gitmiyor. Çünkü, Batı'da, seçimleri kıl payı kaybeden liderler bile koltuklarını terkediyorlar. Bizdeki gibi, sandığa gömülmüş liderler ve siyasetçiler ise, mutlaka kendilerine siyasetin dışında bir iş bulurlar. Bizdeki siyasetçi ise, her nasılsa elde etmiş olduğu koltuğu kayd-ı hayat şartıyla kendinin bilir"! Asla, milletin emaneti olarak görmez. Bundan dolayı da eskiden de eskimiş olmalarına rağmen, hâlâ daha siyasette kendilerine yer aramalarına şaşmamak lazım!