Eylül sendromu!

A -
A +

Milenyum"a bütün bir insanlık; ne çılgınlıklar ve ne umutlarla girmişti. Sözde 21. asır, huzur, barış ve mutluluk asrı olacaktı. Geçen asırda yaşanılan iki büyük cihan savaşında milyonlarca insanın ölümü, onlarca şehrin yer ile yeksan olmasıyla yeni kurulan barış ve savunma (!) ittifaklarıyla beklenilen barış ve huzur ortamı gerçekleştirilememişti. İki kutuplu dünya birbirini kemirerek asrın sonlarına gelindi. Doksanlı yılların başında bu iki kutuptan birisi çöktü ve ondan itibaren dünya dengesini bütünüyle kaybetti! Bu dengesizliği, herkesi tam bir şaşkınlığa uğratacak bir baza oturtmak gerekiyordu ki, o da fazla gecikmeden oldu. 11 Eylül 2001 senesinde New York'taki Dünya Ticaret Merkezi (İkiz Kuleler) ile Washington'daki Pentagon merkezleri, kaçırılan üç uçakla vurulmuş; dördüncü uçak ise hedefine ulaşamadan Pensilvanya'da düşürülmüştü. Kimilerine göre bu durum, ABD'nin gökte aradığını yerde bulmuş olmasıydı! Dünyanın korktuğu nedir! Nitekim, dünyanın, küresel terörün tehdidinde olduğunu vurgulayan ABD, anılan bu sanal terör dünyasıyla topyekûn savaşı başlattığını ilan etti. Önce Afganistan'a ardından Irak'a girdi. Dünyanın korktuğu; rakipsiz kalan ABD'nin İsrailleşmesidir. İsrail'in Filistin halkına reva gördüğü ve tatbik mevkiine koyduğu "devlet terörü" cümle âlemin malumudur. Biçare Filistinliler; üzerlerine tanklarla, helikopterlerle, füzelerle yağdırılan bombalara karşı ancak "canlı bomba"larla karşılık verebilmektedirler. Irak'taki kukla yönetime, ABD ve müttefiklerine karşı da aynı yöntemlerle savaşılmıyor mu? ABD'nin küresel terörü önleme adına başlatmış olduğu ülkeleri işgal yöntemi, yandaşı olduğu birkaç ülke hariç tüm dünya ülkelerinden tepki gördü. ABD'nin başlatmış olduğu sanal düşmanla bu savaş, gerçekte bütün dünya ülkelerini kapsamaktadır. Diğer bir deyişle hiçbir ülke bu savaşın dışında değildir! Çünkü ortada görünen bir düşman yoktur; canlı ya da cansız bombaların nerede ve nasıl patlayacağını da hiç kimse ve hiçbir ülke bilememektedir. Nerede petrol rezervi varsa... İddia edildiği gibi bu durum; gerçekte 3. Dünya Savaşı'nın başlangıcı mıdır? Olmaması için hiçbir sebep yok; zira ABD'nin hedefinde altı ülke daha var. Mesela; Sudan'daki petrolleri Çinliler işletiyor diye bu ülke de hedeftekiler içinde anılıyor. Dikkat edilirse nerede petrol rezervi varsa, buralardaki ülkelerde karışıklıklar çıkarılıyor. Bunların başında da Orta Asya petrolleri geldiğinden, başta Kafkas ülkeleri olmak üzere, Çin'e kadar uzanan bu geniş coğrafya da tehdit altındadır. Rusya, Gürcistan'daki olayları bahane ederek biraz kıpırdamaya kalkışınca; derhal ağzının payı verildi! Yukarı Osetya'daki okul baskınıyla adeta kendisine "otur oturduğun yerde; yoksa seni canından bezdiririz!" denildi. Türkiye'miz direkt hedef olmasa da, bu menhus savaşla çepeçevre kuşatılmış durumda. Ne, burnumuzun dibindeki Irak'taki gelişmelere ve ne de yarın olması pek muhtemel Kafkasya'daki olaylara bîgane kalabilir! Irak'taki Türkmen katliamına veya Irak'ın fiilen üçe bölünmesine nasıl seyirci olabiliriz? Peki, cereyan eden hadiseler nereye doğru gidiyor ve Türkiye'yi nereye sürüklüyor dersiniz?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.