'Fetret' devrine Özal'ın dur deyişi!

A -
A +

Dünya üzerinde geçmişinden koparılan, kökleri unutturulan ve bütün değerleri ile birlikte topyekun geçmişine düşman edilen bizden başka ikinci bir millet gösterilemez! Bu yüzden olacak ki; aradan onca seneler geçmesine rağmen, kavgayı hâlâ içimize dönük yani; birbirimize karşı vermekteyiz! Bizim bu traji komik halimiz; karşımızda bulunan düşmanlara cüret vermekten öte bir mana taşımadı. Dünkü eyaletlerimiz, birer ikişer, beşer onar hür ve medeni alemde yerlerini alırken; biz, yerimizde saymayı ve birbirimizin gırtlağına sarılmayı maharet biliyoruz! Bütün bunlardan sonra da dönüp; kabahati karşımızdakilerde arıyoruz! Hiç dönüp kendimize baktık mı; acaba, kendimizle barışık mıyız? Kendi kendisiyle kavgalı olanın; kendi dışında dost ve müttefik arayıp bulmasına imkan ve ihtimal var mıdır? İçimizdeki kavgadan bir an olsun kurtulup; dışımıza, dışarıdaki dünya aleme salim kafayla bir kere dönüp bakabildik mi? Eğer; Turgut Özal gibi, kabuğu kıran bir deha ile karşılaşmasaydık; hâlâ kendi çadırımızın içinde, bir o yana bir bu yana koşuşturur olacaktık! Merhum Özal, toplumdaki bu anlamsız kamplaşmayı yıkarak ve o günün geçer akçesiyle; 'dört eğilimi' birleştirerek işe koyuldu. Sağcı ile solcu bir araya gelince; uğruna birbirlerini boğazladıkları, içleri boş ve manasız kamplaşmaların ne mene şey oldukları görüldü! Bu, bir araya gelişten sonradır ki, gözlerimiz açıldı ve dışımızdaki dünyayı görebildik! Özal; hiçbir şey yapmadıysa bile, sadece bu birlikteliği temin etmesinden dolayı bir Milat'tır! İstikbalin tarihçisi, bugünü anlatırken; Özal'dan önce ve Özal'dan sonra diye bahsedecektir! Özal'a kadar; bilinen ve bilinmez bilumum tabular, Türk insanını çepeçevre kuşatmıştı! Adım atmanın, nefes almanın ve insanca yaşayabilmenin imkan ve ihtimali yoktu! Tıpkı; komünist Sovyetler gibi, Türk toplumu da çağdan koparılmıştı! Medeni dünya ile yollarımız ayrılmış; ters istikametlere doğru gidiyorduk. Özal; öncelikle bu gidişe dur dedi. Gelişen en son teknoloji ile, Türk toplumunu tanıştırıp kaynaştırdı. Önümüzdeki tabuları yıkarak, ayaklarımızdaki prangaları kırdı! Bütün bunları yaparken bir şeye dikkat etti; geçmişimizle kavga yerine, ona sahip çıkıp; köklerimizin üzerinde ileriye bakmayı, kurtuluş yolu olarak bize gösterdi! Dediği gibi yapılınca görüldü ki; bizim kavgaya değil, iş yapmaya, üretmeye ve çalışmaya ihtiyacımız var! Aksi halde; dışımızdaki dünyayı yakalayabilmenin ve onunla entegre olabilmenin imkanı yoktu. Özal; zifiri karanlıkta çakan bir şimşek misali, çabucak aramızdan ayrılıp gitti. Onun aydınlığıdır bizi bu günlere getiren! Biraz daha yaşasaydı; Türkiye ve Türk insanı çok daha farklı konumlarda olurdu. Nasip bu kadarmış. Özal'dan sonra; ona rağmen, ona inatla ve adeta ondan intikam alırcasına yapılan onca yanlışlarda bile, Türkiye ve Türk insanı 80 öncesinin; Ecevit'in yokluk ve kuyruk dönemlerine dönmüyorsa; Özal'ın sağladığı 'dönüşüm' sayesindedir. Nur içinde yatsın!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.