Fırsatı kaçırmayalım!..

A -
A +

Türkiye'miz tarihinin en önemli ve kritik dönemlerinden birini yaşıyor. Ayağımıza gelen bu fırsatları, gereği gibi değerlendirebilirsek; dünyada sözü dinlenir, saygın ve belirleyici olma konumumuz ivme kazanarak devam eder. Aksi halde; şimdiki halimizi dahi muhafaza edebilmemiz mümkün olmayacaktır. ABD, tarihin en büyük havadan asker sevkiyatını Türkiye üzerinden yapıyor. Irak'taki 130 bin askerini geri çekiyor; 110 bin yeni askerini de İncirlik üzerinden Irak'a sevkedecek. "Tezkere" ve "çuval giydirme" krizlerinden sonra gerginleşen Türk-Amerikan münasebetleri, bu sevkiyatla normalleşeceğe benziyor. Başbakan R. Tayyip Erdoğan'ın 28 Ocak'ta yapacağı Washington ziyaretiyle, iki ülke arasındaki ilişkilerin arzulanan seviyeye çıkması bekleniyor. Bilindiği üzere; Tayyip Erdoğan'ın önceki ziyareti Başbakan sıfatıyla değildi. Başbakan olarak, ilk kez Başkan Bush'la bir araya gelecek. Statükocu muhalefet Statükocu zihniyetin temsilciliğini elinden bir türlü bırakmayan, ana muhalefet partisi CHP, hâlâ "Tezkere" peşinde! Muhalfarz; yeni bir "tezkere" ihdas etsek ve TBMM'deki oylama neticesinde bunun sonucu da tıpkı "1. tezkere"de olduğu gibi olumsuz çıksa ne olacak? Bizim bu türlü bir engelleme yapmamızla, ABD Irak'taki askerlerini geri çekip, yenilerini oraya gönderemeyecek mi? Yani, bu İncirlik denilen yer; "olmazsa olmaz" bir mekan mıdır? ABD, Kuveyt'ten, BAE'den, Katar'dan, Suudi Arabistan'dan, Akdeniz'e göndereceği filolardan; hatta ve hatta Irak'ın içinde oluşturduğu 5 ayrı yerdeki üslerinden bu işlemi yapamaz mı? Bunu yapmasını engelleyebilecek dünyada herhangi bir güç mü var? O halde biz, niye kendi kendimize gelin-güvey oluyoruz?! Durup dururken ABD'nin karşısında olmanın ve ona açıkça düşmanlık ilanı manasına gelebilecek davranışların kime ne faydası var? Türkiye'ye olabilecek zararı ise haddinden fazla!.. Hem, "1. tezkere"yi geçirmedik de ne oldu? ABD, Irak'a askerini intikalden geri mi kaldı? Dünyanın nereye gitmekte olduğunu; dünyanın gerçeklerini görelim ve adımlarımızı ona göre atalım! Aksi halde yapayalnız kalırız. Dostluğumuza ve müttefikliğimize; başta ABD olmak üzere kimsenin güveni kalmaz. Esad'ın Suriye'sini, Kaddafi'nin Libya'sını görmüyor musunuz? Nasıl havlu attılar; zoru görünce ABD'ye nasıl kuyruk sallamaya başladılar! Çok şükür; Türkiye'mizin böyle bir zillet hali söz konusu değildir. Olmayacaktır da.. Türkiye, ABD'nin 50 senelik dostu ve müttefikidir. ABD'nin yanında mı karşısında mı? Bakınız; şimdilerde, savaş sonrası Irak'ın geleceği tartışılıyor. Irak'ın geleceğini belirlemede Türkiye nerede olmalıdır? ABD'nin yanında mı; karşısında mı? Yine muhalfarz; bir an için karşısında olduğumuzu düşünelim. Başımıza bela edilmesi mukadder ve muhakkak olan Kürtlerle bir çeyrek asır daha mı uğraşalım? Böyle yapmakla; Kerkük ve Türkmeneli'ni ve 4 milyona yakın Türkmen'i kimlerin insafına terketmiş olacağız? Güney Doğu'muzun güvenliği ne olacak? O vakit, Irak'a bir zırnık mal sokabilecek miyiz? Bir tek TIR'ımızın geçişine izin verilecek mi? Başta Güney Doğu'muzun o yöre halkının ve topyekûn Türk insanının ekonomisi ne olacak? Hamaset nutukları atmak kolay, ağzı olan da konuşuyor... Ama biraz iz'an lütfen! Dünyanın ve ülkemizin gerçeklerini görelim, değerlendirmelerimizi ona göre yapalım! Unutmayın ki; birilerinin yanında gözükerek ABD'nin karşısında olmak bizi, o birilerinden de edebilir ve cascavlak ortada bırakabilir. Çünkü, o birilerinin bizden önce ABD'nin safında yer aldığını görebiliriz!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.