Gariplikler ülkesiyiz! -l-

A -
A +

On bir aydır TBMM'nin çatısı altındayız. Geceli gündüzlü çalışarak onlarca kanun çıkardık. Bunlardan birçoğu Anayasa Mahkemesi tarafından ya tamamen veya kısmen iptal edildi. Anayasa Mahkemesi'nin hiç yetkisi olmadığı halde bazı kanunların yürürlüğünü durdurdu. Anayasa değişikliklerini yalnızca şeklen inceleme yetkisi varken, o, esastan inceleyip ret etmeyi marifet bildi. Bütün bunların yanında esas söylemek istediğim, hangi taşı kaldırsak altından yığınla olumsuzluk çıkma keyfiyetidir. TBMM, âdeta kanun çıkarma fabrikası gibi çalışmasına rağmen yine de, halkımızın beklediği kanunları bir türlü çıkartıp yetiştiremiyoruz. Bu tuhaf durum, iki hâlden ileri gelebilir. Birincisi bizden önceki Meclisler'in yan gelip yattığı, ikincisi ise bu yöndeki halkın ihtiyaçlarının günün şartlarına göre süratle değişmesidir. Bunlardan hangi şıkkı veya her ikisini birden kabul etseniz de gerçek değişmiyor. Bilindiği üzere, gemi inşa sanayiindeki sorunları araştırmak üzere kurulan Meclis Komisyonu'nda görev aldık. İki aylık, sıkı bir çalışma neticesinde çok faydalı olacağını tahmin ettiğimiz, gayet yeni muhtevalı bir rapor hazırlıyoruz. On beş gün önce, Başbakan konunun bütün taraflarını, İstanbul'daki DTO'da topladı. Başbakan, orada en son söylenecek sözü en başta söyledi ve kestirip attı! "...Hiçbir kazanım, insan hayatından daha kıymetli değildir. Tuzla'daki ölümlü iş kazaları için gerekli tedbirler süratle alınmaz ve ölümler bu şekilde devam ederse karşınızda bizi bulursunuz!.." Başbakanın böylesine kararlı ve sert tavrına karşı, ana muhalefet partisinin yaklaşımı nasıl oldu dersiniz! Bilmem hangi sendika (!) toplantıya davet edilmediğinden, iş bu toplantı beyhude olmuştur! Hangi sendika biliyor musunuz sevgili okuyucularım! Tuzla'da mevcut 48 tersanenin 32'sinden toplu sözleşme yapma hakkı olan, TÜRK-İŞ'e bağlı DOK-GEMİ İŞ sendikası o toplantıda başkanı tarafından temsil edildi. Tuzla'daki diğer tersanelerde ise, hiçbir sendika yetkili değil. Bir tersanede bile yetkisi bulunmayan mahut sendikanın o toplantıda ne işi olabilir? Taraf olmayan böyle bir sendika neden muhatap alınsın ki? İşte CHP'nin tavrı da tıpkı bu sendika gibi hep yıkıcılık üzerinedir. Aynı anlayış Tuzla'daki DERİ-İŞ sanayiini bitirdi. Şimdiki hedefleri ise, gemi inşa sanayiidir! CHP destekli bu gayretler, daha şimdiden meyvelerini vermeye başladı bile! Yılbaşından beri hiçbir tersane, dışarıdan bir tek sipariş dahi almış değil! Sırası gelmişken, bir hususun daha altını çizerek makalemizi noktalayalım. "Bir musibet, bin nasihatten evladır" bizim atasözümüzdür. Nedense, iş başa gelmeden tedbir düşünmeyen bir milletiz. Marmara depremiyle yıkılıp, on binlerce kişiyi kaybettikten sonra, inşaat yapı tekniğini ele aldık. Tuzla'da da önce ölümlerden sonra, işçi sağlığı ve güvenliği konusunda kanun ve yönetmelikler çıkardık ve çıkarıyoruz. Gariplikler ülkesiyiz dedik; siz biliyor musunuz; Denizcilik mühendisliği okullarımızda, iş güvenliği ve işçi sağlığı dersi, mecburi dersler arasında değildir!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.